Bütün dünya basını şu an Suriye'de ve aktardıkları görüntülere göre herkes hâlinden memnun görünüyor.
Yalnızca Esad döneminde zulüm gören Suriye'nin ezici Sünni çoğunluğundan bahsetmiyorum. Dürzi'sinden Nusayri'sine, Hıristiyan'ından Kürt'üne kadar tüm grupların temsilcileri yeni yönetimden umutlu olduklarını açıklıyorlar.
Son olarak Noel'i resmi tatil ilan eden geçiş yönetimi de kapsayıcı bir rejimin inşa edileceği konusunda güven veriyor. Dün de Suriye'deki cuma namazlarında mezhepçilik hakkında hutbeler okundu.
Evet, tereyağından kıl çeker gibi kansız gerçekleşse de sonuçta bir devrimden bahsediyoruz. 11 yıldır devlet aygıtının ortadan kalktığı bir ülkede tek tük aşırılıkların, düzensizliklerin yaşanması normaldir.
Ama Suriye halkı iyi gidiyor. Afganistan ve Irak gibi ülkelerden dersler çıkaran Suriye'deki yönetim, geçiş sürecini büyük bir olgunlukla yönetiyor.
Kimileriyse 2011'den beri 10 milyon kişinin yurtdışına kaçtığı, 1 milyona yakın insanın öldürüldüğü kayıtlara geçen Suriye'nin 15 gündür güvensiz bir yere dönüştüğüne inanmamızı istiyor.
BBC'nin ve Alman basınının provokatif yayıncılığı, Batı'nın ülkede sayıca az olan gruplar üzerinden yeni yönetimle ilişki kuracaklarının kanıtı.
Türkiye'ye üstü kapalı parmak sallayan İran'ın hedefi de malum. Hezimetten yeni bir hikâye çıkarmak istiyorlar. Bölge ülkelerindeki gençlere isyan fetvası çıkarttılar.
Benim merak ettiğim, Türkiye'de "Suriye'deki Aleviler katlediliyor, sıra buraya gelecek" diyerek kara propaganda yapanların hangisine çalıştığı? Günlerdir nerede ne zaman çekildiği belli olmayan videoları doğru mudur yanlış mıdır diye sorgulama gereği bile duymadan sosyal medyada üzerimize boca ediyorlar.
En çok da Türkiye'de yaşayan Alevileri ya da Nusayrileri huzursuz ediyorlar.
İşin garibi, bu mezhepçilerin çoğu da sorsan solcu, laik.
***
HOCANIN DEDİĞİNİ YAP YAPTIĞINI YAPMA
Profesör Oytun Erbaş, asgari ücret tartışması üzerine yaptığı tıbbi tavsiye yüzünden günlerdir ağır eleştirilerin hedefinde.
Özetle, "Az yiyin. Sonuçta kuru fasulyeden etteki kadar protein alırsınız" diyen hocanın döner tezgâhları önünde verdiği pozları, soluksuz kebap götürdüğü görüntüleri paylaşanlar, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" diyorlar.
Tartışmanın politik yanı üzerine söylenecek bir şey yok. Gördüklerini değil yediklerini, içtiklerini, görgüsüzlüklerini anlatan terör ve güzellik uzmanlarına kadar ağzını açıp gözünü yummayan kalmadı.
Ama Erbaş'ın tıbbi tavsiyesinin doğru olduğu da ortada. Pek çok hekim, yıllardır hastalarına bunu öneriyor. Erbaş'a kızan asgari ücretliler arasında az olsa da aylık asgari ücret kadar avokado götürenlerin hepsi her gün aralıklı oruçta.
Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma mı desek?
***
NEFES'İ KİM ÜFLÜYOR?
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, geçtiğimiz gün Nefes isimli yeni bir gazete çıkartan arkadaşlarına "Nereden geliyor bu değirmenin suyu?" diye söyleniyordu. Ardından gazeteye reklam veren bir holdingin adını verip "Patronunuz mu?" diye soruyordu.
Çölaşan'ın mutlaka kulağına ulaşan bilgiler de vardır ama sadece gözüne kestirdiği "yandaş" holdinge, "Bize niye reklam vermiyorsunuz?" mesajı gönderiyor da olabilir.
Zira İBB'nin reklam panolarını kapatan Nefes'in değirmenine kimin üflediği sır değil ki.
Vitrine serpiştirilen birkaç isim dışında gazeteyi kuranlar "Saraçhane medyasının" önde gidenleri.
Bildiğiniz üzere Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Kimden maaş aldıklarını biliyorum" dediği bu ekibin hedefi iktidardan ziyade İmamoğlu'nun parti içindeki rakipleri. Mansur Yavaş'a, Kılıçdaroğlu'na ve Özgür Özel'e iktidar aktörlerinden daha çok yükleniyorlar.
Kaldı ki, hükümetle de iyi ilişkileri olan bir holding patronu "İmamoğlu'na da şirin görüneyim"in derdine düşecekse bile, jestini gazetesine reklam vererek yapacak değil ya.
***
SEN GELME...
Gelecek Partisi'nden AK Parti'ye geçen ve rozetini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın taktığı milletvekili Nedim Yamalı'nın yaptığı ilk açıklama, "AK Parti'nin kapıları Davutoğlu'na kapalı" oldu.
Seviliyorsunuz Ahmet Bey!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Melih Altınok | Mezhep solculuğu