Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Ah o 4 kişi yok mu Özgür Bey?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Kamuoyu bazı tanınmış markaların ürünlerinde domuz eti çıkmasını tartışıyor.
Ne var ki gıda güvenliği tartışmasında başka "günahlar" ve daha hayati tehlikeler de var.
Örneğin, market raflarındaki kimyasallarla yoğrulmuş çikolatalar, gofretler, krakerler, kolalar, şekerli renkli sular; düzeltiyorum zehirler...
Çoluğun çocuğun elindeki dondurma paketine konulmuş margarinler; evet, petrol ürünleri...
Vitamin alacağız diye tükettiğimiz, sağlıklıdır diye düşündüğümüz ancak denetimsiz köylümüzün hunharca bastığı tarım ilaçlarıyla yarardan çok zarar veren sebzeler, meyveler...
Kırmızı ve beyaz etteki antibiyotikler...



Günahı dışında domuz etinin neden olduğu sağlık sorunları var mıdır bilmiyorum ama yukarıda saydıklarımın diyabetten Alzheimer'a, hormonal bozukluklardan psikolojik sorunlara kadar pek çok hastalığa yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
Ama bu ürünlerin üreticisi zenginler, holdingler gündeme gelmiyorlar.
Çünkü bu itibarlı zehir tacirlerinin siyasette dostları, medyada parça başı iş yapan tetikçileri var. Köfteci Yusuf'a gelince şahin kesilen sözde halkın gazetecileri, yıllardır halkı açık açık zehirleyen holdinglerin patronlarıyla yaptıkları hard talk röportajlarda tatlı yiyip tatlı konuşuyorlar.
Evet, herkes havaya bakıp ıslık çalsa da konu hayati.
Bu yüzden Ankara Belediyesi Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı ile CHP Tarım ve Ormancılık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'nın "Gıda Güvenliği ve Sürdürülebilir Tarım Konferansı" düzenleyeceğini duyunca sevindim. Bu kadar adam, kuruluş bir araya gelmiş, herhalde muhalefet sonunda memleketin gerçek bir sorununa yoğunlaşacak diye düşündüm.
Ta ki Genel Başkanları Özgür Özel'in açılış konuşmasını duyana kadar. Aynen şunları söyledi:
"Bu dünyanın Kovid'e yakalanmaması için, yeni pandemiler yaşamaması için ve bunu bir şekilde bertaraf edebilmesi için, birincisi dünyadaki herkesin belli bir gelir seviyesine çıkarılması lazım. Yani böylesine yoksulluğun yaşandığı bir yerde 4 tane yoksul Çinlinin içtiği yarasa çorbası, maske karşıtı Trump'a hastanenin camından maskeli fotoğraf çektirtmeyi ya da aşı karşıtı Boris Johnson'ı, İngiliz Başbakanı yoğun bakımda entübe edecek noktaya kadar getirebiliyor."
Alın size liyakat!
Gıda güvenliği deyince aklına, cahil ve yoksul insanların doğadaki pis şeyleri yemesini anlayan acıklı bir derinlik seviyesi.
Özel'in pandemi sürecini kavrayışına gelince...
Tek söyleyeceğim şu:
Doğrudur, pandemi döneminde hükümetin sokağa çıkma yasaklarını, ticareti ve gündelik hayatı durdurma girişimlerini, zorunlu aşı uygulamalarını vs. çok eleştirdim. Ama o dönem bu sığ kafanın iktidarda olmadığına dua ediyorum. İnanın hâlâ pandemiden çıkamamıştık.

***


YALANCI ÇOBAN
Cüneyt Özdemir, Youtube kanalındaki yayınlarında CNN Türk'teki programlarından daha cüretkâr.
Doğaldır, şahsi kanalında tık alma kaygısı var. Ve rakipleri de birbirinden acar tescilli yalancılar.
Dün de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hazine Bakanı'yla ilgili yakın çevresiyle yaptığı özel bir görüşmeden ayrıntılar aktarıyordu.
Birisi "Reisim ben size şimdi durumu şöyle anlatayım" diyerek Erdoğan'ı bu kararından vazgeçirmiş.



Nasıl inanacağız? Ya Külliye'deki özel görüşmenin içeriğini doğrulattığını söylediği iki kaynağı da kendisi gibi yalancı çobansa.
Zira arkadaş her gün de çuvallıyor.
Geçtiğimiz gün de Twitter'da, "Sağlık Bakanlığı TC vatandaşlarının verilerini Katar'a sattı" diye bir haber geçti.
İki dakika sonra da kendini yalanlamak zorunda kaldı. Tweet'ini sildi mi bilmiyorum ama özür de dilemedi.
Bu arada, kesin bilgi yayabilirsiniz. Yakın çevresinde Cumhurbaşkanı'na "Reis" diye hitap edebilecek biri olmadığına eminim.

***


CEM KARACA, BARIŞ MANÇO YAŞASAYDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze konusundaki duyarlılığından ötürü tebrik ettiği Pink Floyd'un gitaristi Roger Waters dün şöyle cevap verdi: "Hayır efendim, asıl biz size ve Türk halkına Filistin'deki kardeşlerimizin soykırımına karşı Batı'da tek ses olarak durduğunuz için teşekkür etmeliyiz..."



Waters tek değil. 68 hareketinin efsanevi grubu Pink Floyd'un tüm dünyadaki takipçileri de Filistin halkının yanında. Bizim dilinden Pink Floyd'u düşürmeyen "rocker'larsa" insanlığın şahit olduğu son soykırım karşısında eller havaya modunda. Ya da en fazla Duman'ın yaptığı gibi, 17 bin çocuğun öldürülmesini İsrail'e değil Allah'a, pardon "Tanrı"ya bağlayan tıngırtılar çıkartıyorlar.
Siz söyleyin, şimdi rahmetli Cem Karaca yaşasa, Barış Manço aramızda olsa meydan bu kadar boş kalır mıydı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA