Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Narin’in bulunmasını kim istemiyor?

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Sosyal medyanın da geleneksel basının da gündemi Diyarbakır'da kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran.
Soruşturmayla ilgili polisin ulaştığı her detay anında sosyal medyaya düşüyor.
Son olarak küçük kızın ağabeyinin kolunda ısırık izi tespit edildiği iddiası ortaya atıldı. Bu tartışma üzerine "Mesele aile içinde" yorumları bile yapıldı.
Ne var ki dün gazetelerde yer alan haberlerde, yargısız infaz edilen ağabeyin Diyarbakır'dan İstanbul'a getirildiği, işlemlerinin ardından tekrar Diyarbakır'a götürülen E.G.'nin gözaltı süresinin uzatıldığı ve Adli Tıp Kurumu'nun raporuna göre ısırık izinin Narin'e ait çıkmadığı anlatılıyordu.
Ailenin bir akrabası, E.G.'nin kolundaki ısırıklar için, "Amcasına hiçbir şey söyleyemediği için artık kendini ısırıyor, kendine zarar veriyor" diyor. Nefretle beslenen trollerin, medyanın etini çiğnediği ailenin içinde bulunduğu hâli siz düşünün.
Bir hukuk devletinde, biraz reyting, iki üç de like alacağız diye insanların onurlarıyla, namuslarıyla oynamanın, hayatlarını kaydırmanın bedeli olması gerekmez mi?



YILDA 10 BİN, GÜNDE 32 ÇOCUK
Kayıp çocuklarla ilgili istatistiklere baktım. Sorun büyük, öyle ki 25 Mayıs "Uluslararası Kayıp Çocuklar Günü" ilan edilmiş.
Verilere göre Avrupa Birliği ülkelerinde her yıl kaybolan çocuk sayısı 250 bin. Bu sayı dünya genelinde 3 milyona çıkıyor. Her iki dakikada bir çocuk kayboluyor diyebiliriz.
Türkiye'de ise yılda ortalama 10 bin, günde ise 32 çocuk kayboluyor.
Kayıp çocukların kaçının bir daha bulunamadığıyla ilgili sağlıklı verilere ulaşamadığım için paylaşmıyorum.
Peki, ne oldu da Narin kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı?
Aslında dikkat çeken küçük kızın kendisi değil, kullanışlı profili. Diyarbakırlı, muhtemelen Kürt olması mesela. Ya da emekli gazetesinin ilk günden itibaren haberlerinde kullandığı gibi "Kuran kursuna giderken kaybolan bir kız" olması.
Asker, polis, itfaiyeci, vatandaş herkes Narin'i bulmak için dişini tırnağına takmışken, mesailer kaldırılmışken, kamuoyu "Kürt diye aramıyorlar", "Kuran kursuna giderken kayboldu diye olayın üstünü kapatıyorlar", "Sapık katili koruyorlar", "Bu bölge hep böyle" türünden iğrençliklerle zehirleniyor.
Eğer ima edildiği gibi Narin'in bulunmasını istemeyen yaratıklar varsa emin olun bunlardan başkası değildir.

***

TRUMP MAĞDUR, HARRİS İSE SAMİMİ OLAMIYOR

ABD'de kasım seçimleri öncesi küreselci medyada peşi sıra Kamala Harris'in önde olduğunu gösteren anketler yayınlanıyor.
Son olarak Reuters/Ipsos anketine göre Demokrat Parti'nin başkan adayı Kamala Harris, Cumhuriyetçi Donald Trump'a karşı yüzde 45'e yüzde 41 oranında önde gidiyor.
4 puanlık avantaj, Harris'in temmuz ayı sonlarında yapılan seçim anketinde eski başkana karşı elde ettiği 1 puanlık üstünlüğün çok üzerinde. Medyaya göre bu sonuçlar Harris'in kadınlar ve Hispanikler arasında destek kazandığının ve başkan yardımcısının seçmenler arasında yeni bir heyecan yarattığının göstergesi.



2016 seçimleri öncesi Trump'ın kazanacağını söylememin sebebi, o dönem medyanın şimdi gibi tek ses olması, Hillary Clinton'ın açık ara önde olduğunu söylemesiydi. Türk medyası bile okyanus ötesine uygun adım yürüyordu. Trump'a öyle bir ambargo vardı ki, müesses nizamın kendisini durdurmaya çalıştığı çok açıktı.
Twitter'dan hesabını silmek de dâhil 2020 seçimlerinde de adamın üstüne hep beraber yüklendiler. Pandemi sayesinde sisteme soktukları ne idüğü belirsiz posta oylarıyla da Biden'ı işbaşına getirdiler.
Ama bu kez 2016 seçimlerinde olduğu gibi kesin konuşamıyorum. Zira Trump beklenen dalgayı yaratamamışa benziyor. Gariptir, henüz bir suikasttan sağ kurtulmuş olmasına rağmen mağdur gibi görünmüyor. Evet, eski başkan biraz yalama oldu galiba.
Tek avantajı, geçen dört yılda gizlenmeyi başaran rakibi Harris'in kısacık sürede samimiyetsizliğinin gün yüzüne çıkması.
Kasıma kadar kimbilir daha nasıl yıpranacak. Şimdiden televizyonda Trump'ın karşısına çıkmamak için bahaneler uydurmaya başladı bile.

***

TAM DA YUNAN'IN DENİZE DÖKÜLDÜĞÜ YERDEN

Dün 30 Ağustos'ta başlayıp 9 Eylül'de Yunan'ın Ege'de denize dökülmesiyle sonuçlanan Büyük Taarruz'un yıldönümüydü.



Memlekette ve dış temsilciliklerde kutlamalar sürerken Yunan adalarına tatile giden vatandaşlar da Ege kıyılarındaki iskelelerde uzun kuyruklar oluşturdular.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA