Cuma gecesi sosyal medya ayaktaydı. Parti liderleri, belediye başkanları, siyasetçiler, kulüp başkanları, gazeteciler Suudi Arabistan'a öfke kusuyor, Atatürk posterleri havada uçuşuyordu.
Atılan tweet'lere ve yetkililerden gelen açıklamalara bakılırsa, Riyad'da oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray arasındaki Süper Kupa finalinde Suudi yetkililer, İstiklal Marşı'nın okunmasına, Türk bayraklarına müsaade etmemişlerdi. Futbolcuların ısınmaya Atatürk resmi baskılı tişörtlerle çıkmasına da izin verilmemişti.
İş büyüyünce, uygulamayı protesto eden futbol takımları da maça çıkmadan yurda dönmeye karar vermişlerdi.
Çok geçmeden olayın aslı ortaya çıktı.
Sosyal medyada yayılan, Suudilerin statta İstiklal Marşı okutmadığı ve Türk bayraklarını yasakladığı bilgisi doğru değildi. Statta 2 gün önce yapılan İstiklal Marşı provası yayınlandı.
Ancak maç başlamadan hemen önce, takımların futbolcularını sahaya ısınmaya üzerinde Atatürk resmi bulunan formalarla çıkarma talebi, anlaşmada yer almadığı için reddedilmişti. Aynı gerekçeyle "Ne mutlu Türk'üm diyene" ve "Yurtta sulh cihanda sulh" yazılı pankartlara da izin verilmemişti.
"Şeriatçı Suudiler, laik Atatürk'e karşı" sloganı kimilerinin aklını başından almaya yetse de bu olayda Atatürk'e, İstiklal Marşı'na, Türkiye'ye karşı özel bir tavır, husumet falan olmadığı ortada.
Öyle olsa, takımlarımızla yapılan anlaşmada FIFA'nın böyle bir uygulaması olmadığı hâlde, Cumhuriyet'in 100. yıl kutlamaları için hazırlanan koreografiye de izin vermezlerdi.
Suudilerin ezelden beri Türkleri sevmediği meselesine gelince...
Öncelikle böyle genellemeleri ırkçı bulduğum şerhini düşeyim. Sonra da size sorayım...
Bugün Suudilere Atatürkçülük pozları kesen, ancak para almak için maçın Riyad'da oynanması için çaba harcayan Futbol Federasyonumuz, kulüp başkanlarımız maçtan 15 dakika önce mi anlamışlar Suudilerin "gerçek yüzünü?"
Farkında değil misiniz, göstere göstere hassasiyetlerinizle oynanıyor?
***
ALİ KOÇ GELİŞİNE VURDU
Kimileri, siyasi krizin eşiğinden dönülen Süper Kupa finalinde yaşananları ve sonrasında gelişen olayları organize bir faaliyet olarak değerlendiriyor.
Ortada bir plan olduğunu sanmıyorum. Ali Koç ve Dursun Özbek, manevi yüklerini hafifletmek için çok da düşünmeden hamle yaptılar. Para için takımlarını Riyad'a götürmelerinin kamuoyunun bir kesiminde yarattığı rahatsızlığı görüp bedeli kısmen tolere etmek için topa gelişine vurdular.
Top da gitti, seçim öncesi aradığı dalgayı kollayan İmamoğlu'nun ayağına düştü. O da tuttu, "Halkımı sokağa çağırıyorum" diye sektirmeye başladı.
Bir de kime karşı sokağa çağırdığını söylese.
Suudilere mi?
***
NASILSA SUUDİLER ATATÜRK DİZİSİ ÇEKTİRMEZ DEME...
Disney'in Atatürk sansürüne "gık" bile diyemedikleri için epeyce dövülen ünlü takımı da dün günah çıkarmak üzere Riyad'daki krizde tam kadro sahadaydı.
Şüphesiz içlerinde en dikkat çekeni, sansüre uğrayan Disney dizisinde Atatürk'ü canlandıran Aras Bulut İynemli'nin isyanıydı.
Oyuncu Türk bayraklarıyla süslediği mesajında bir ilkokul çocuğunun heyecanıyla Atatürk deyince ardı ardına aklına gelenleri yazıyordu:
"Yurtta sulh cihanda sulh. Mustafa Kemal Atatürk. Ne mutlu Türküm diyene. Mustafa Kemal Atatürk."
Biraz sert olmamış mı hocam?
Nasıl olsa Suudiler, Atatürk filmi çektirmez diye düşünmeyin. Adamlarda para çok; Disney'i, Netflix'i alıverirler...
***
AK PARTİ, GEZİ TRAVMASINDAN KURTULMALI
Cuma gecesi bir bardak suda fırtınalar kopartılıp Atatürk istismarı üzerinden iki ülke arasında siyasi krize neden olabilecek bir gürültü çıkartılırken AK Partili siyasetçiler ne diyorlar diye baktım.
Önüme popülist dalganın üstünde sörf yapan Uğur Dündar gibi isimlerin paylaşımlarını andıran tweet'leri düştü.
Zira pek çoğu sanki mesele Atatürk'e hakaretmiş gibi, ne kadar Atatürkçü olduklarını anlatmanın derdine düşmüşlerdi.
Oysa mevzunun aslını bizlerden daha önce öğrenme imkânına sahipler. Gerekirse tepki de almayı göze alıp gerçekleri kamuoyuyla paylaşmaları daha doğru olmaz mıydı?
Herhâlde bu ürkekliğin sebebi Gezi travması. Gezi gezide kaldı.