Kasım 2022'de "Masayı Akşener dağıtacak" başlıklı yazıyı "Er ya da geç olacak olan bu" diye bitirmiştim.
Akşener'in, partisinin varlığını korumak için mutlaka bu hamleyi yapacağını düşünüyordum. Gidişat açıkça bunu gösteriyordu.
Biliyorsunuz, o günlerde İyi Parti ile CHP arasından su sızmıyordu. Vekil almış vekil vermiş iki parti olarak birbirlerinin sözlerinin altına gözü kapalı imza atıyorlardı.
Atmosfer de uygun olunca muhalefet medyası İyi Parti'ye "operasyon çektiğimi" iddia ederken hiç gocunmadı.
Bugün kalkanın "Keşke geri oturmasaydım" dediği o masaya karşı Erdoğan'ı destekliyordum ya. O halde tek bir amacım olmalıydı: Millet İttifakı'na nifak sokmak.
Herkesi kendileri gibi bilen bu fondaş medyanın "uyanıklığı" üzerine laf söylemek gereksiz.
Üzücü olan, İyi Partili seçmenin çektiğimiz bu fotoğrafa, operasyon medyasının gazına gelip gözlerini kapatmasıydı. Ki bu zoraki Polyannacılığın bedelini ağır ödeyeceklerdi.
Sonra ne oldu?
Akşener masayı dağıttı. Ardından geri oturdu ama bütün havayı ve iki arada bir deredeki seçmenin aklını darmaduman etmişti.
Bunu masayı dağıtmak için yapmamıştı. Partisini ham yapmaya çalışanları fark etmiş, ülke için tehlikeli gidişatın ucunu görmüş, refleks göstermişti.
Bugünü de bizzat, daha önce pusuya düşürüldüğünü, hakarete uğradığını söylediği masaya geri oturmadığı için hedefte olan Akşener'in ağzından dinleyelim:
"Ben böyle komplo işlerine pek inanmam da ama ilk defa partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu ortaya çıktı dün. En ilginci bu. Partimize operasyon var, savaş ilanı kabul ediyorum."
Masaya geri döndüğü gece tüm diyeti ödediğini düşündüğüm Akşener, dünkü samimi konuşmasında operasyonu çekenin ismini veriyor ve onu Erdoğan gibi rakip olarak gördüğünü ilan ediyordu:
"Dün bir aydınlanma yaşadım. Çok enteresan. Ama Sayın Erdoğan bilir, Sayın İmamoğlu da öğrenecek. Ben, Sayın Erdoğan hapse giderken oradaydım. Herkesin kaçtığı bir zamanda oradaydım."
Günaydın.
Umarım, bugünlerde istifalarla terbiye edilmeye çalışılan İyi Partili seçmen de operasyonun ne olduğuna, kimler tarafından çekildiğine, bunların medyadaki tetikçilerine dair bir aydınlanma yaşamıştır.
Siz söyleyin Meral Hanım, ne yazdık da çıkmadı?
***
NİHAYET
Haberlere göre ruhsatsız silah yakalamalarında artık tutuklama kararı verilecek. Söz konusu kanun teklifinin kısa süre içinde TBMM'ye gönderilmesi bekleniyor.
Nihayet.
Zira Dr. Mustafa T. Yücel'in Baroda Birlik dergisinde yayınlanan araştırmasına göre, ateşli silahlarla işlenen suçlardaki ruhsatsız silah oranı yüzde 66. Av tezkeresi gibi herkesin alabildiği belgeleri de ruhsat sayamayız. Ki bunların oranı da yüzde 22.
Ruhsatlı silahlarla işlenen suçların oranı ise toplam yüzde 12.
Umarım kanun, silah lobilerinin engeline takılmaz. Biliyorsunuz fabrikaları 7/24 çalışıyor. Herkese ruhsat sorulursa ne olacak onca silah? Depolar tıka basa.
***
ERDOĞAN, ZAPSU'YU İYİ Kİ DİNLEMEMİŞ
Önüme, bir dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın ekibinde yer alan Cüneyd Zapsu'nun bir videosu düştü. Şunları söylüyor:
"O sıralar anlaşamadığım bir tane önemli husus vardı. 2000'li yılların başları işte. Ben diyordum ki parayı savunma sanayiine değil, şuralara yatıralım. Haklı çıktı. Hem de öyle haklı çıktı ki. Bunu da açıkça söyleyeyim. Ben bu kadar böyle antimilitarist, globalist bir adamım, haklı çıktı. Çünkü bizim şu anda savunma sanayiimiz bu durumda. O zamanlar yatırımlar başladı. Rahmetli babam söylerdi; ya baba komplo teorileri bunlar, diye düşünüyordum. Babam özür dilerim. Öyle değil paramparça ederlerdi. Lübnan, Suriye, Irak, Libya bir de Türkiye derdi, olur biterdi."
"Danışan dağları aşar, danışmayan düz yolda şaşar" demişler. Ama her danıştığımızı da dinleyeceğiz diye bir kural yok tabii.