Ünlü futbolcuların da arasında olduğu 18 kişinin milyonlarca dolarını özel fon ve kâr payı vaadiyle alıp geri ödemediği iddia edilen bankacı Seçil Erzan'ın 226 yıl hapsi isteniyordu.
Nihayet, yalnızca Erzan'ın hedef tahtasında olduğu vakada adı mağdur olarak geçenler hakkındaki iddialar da konuşulmaya başlandı.
Öğreniyoruz ki, dolandırıldığı iddia edilen futbolculardan, Seçil Erzan'ı kaçırıp tehditle, verdiklerinden misli misli fazlasını alanlar varmış. Kim mağdur belli değil.
Seçil Erzan'ın, referansıyla para topladığını söylediği Fatih Terim'in, bankadan şikâyetçi olduğuna yönelik detaylı anlatımlarının iddianameye neden girmediği de meçhul.
Zira Erzan da ifadesinde şunları söylüyor:
"Tüm evrakı bankada sistemde düzenledim. Banka başından itibaren durumdan haberdardır. En azından haberdar olmalıydılar. Kamera kayıtları ve yazıcıdan çıktı alınırken her şey banka hafızasında yer almaktadır. Yani banka bir şey bilmediğini söyleyerek kendisini kurtarmaya çalışmaktadır."
Sanırım sonunda Seçil Erzan bu vakadaki en masum aktör çıkacak.
***
KÂBUS YENİDEN Mİ BAŞLAYACAK?
Gazze'deki ateşkesi sevinçle anlatan Filistinli bir çocuğun videosu dün sosyal medyada çok izlendi. Vaktiniz olursa bir bakın, uzun zamandır, barışın, savaşın bu kadar basit ve çarpıcı bir tarifine rastlamamıştım. Çocuk mutluluğu şöyle anlatıyor:
"Arkadaşlar bakın gökyüzüne. Semada uçaklar yok, uçmuyor. Bomba sesi yok, sessizlik hâkim şu an. Ateşkes olunca çok mutlu oluyorum arkadaşlar. Ateşkes dört gün sürecek. Ya Rabbi ateşkes hep sürsün. Vallahi hayat böyle çok güzel. Hayat böyle çok güzel arkadaşlar, vallahi böyle çok güzel."
İkisi gitti kaldı uçaksız, bombasız iki gün...
8 milyarlık dünya, bir avuç faşistin çocuklara kâbusu yeniden yaşatmasına gerçekten izin mi verecek?
Pazartesi kâbusundan bahsetmiyorum. Çocuklar ölecek yine.
***
AB'NİN KOÇLARI
Belçika Başbakanı De Croo ve İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in Mısır-Gazze sınırındaki Refah Sınır Kapısı'na gitmeleri bile başlı başına büyük işti.
Sanchez sıfır noktasındaki basın açıklamasında, "AB, Filistin devletini tanımazsa İspanya kendi kararını alacaktır" diyerek gemileri yaktı.
Saldırıların durması gerektiğini söyleyen Belçika Başbakanı Alexander De Croo da dün eyleminden ötürü kendisini teröre destek vermekle suçlayan Netanyahu'ya şu sözlerle haddini bildiriyordu:
"Gazze'deki çatışmalarla ilgili Refah Kapısı'nda söylediğim sözleri okuyunuz, Başbakan Netanyahu. Bu konunun arkasındayım; daha fazla sivil kaybı olmasın."
Avrupa Birliği, vatandaşlarının da arkasında durduğu bu insani tavra kurumsal olarak ne zaman sahip çıkacak?
Susarak bütün değerlerini ayaklar altına aldıklarını, sıfırlandıklarını görmüyorlar mı?
Bundan sonra kim takar sizi?
***
KADINA KARŞI ŞİDDET Mİ DEDİNİZ?
Fotoğrafta gördüğünüz kadını dün tanındım.
Adı Hanan Barghouti'ymiş. İsrail'in geçtiğimiz gün serbest bıraktığı Filistinlilerden.
Filistinli Tevfik Hamms, hanımefendinin hikâyesini sosyal medyada şöyle anlatmış:
"En yaşlı esir olan ve 43 yılını hapiste geçiren Nail Barghouti'nin kız kardeşi, 30 yılını işgal hapishanelerinde geçirip serbest bırakılan esir Omar Barghouti'nin kız kardeşi, hâlâ hapiste olan iki esirin, Abdullah ve İslam'ın annesi, şehit Salih'in halası..."
Hayatlara bakar mısınız?
Bir ömür boyu sistematik şiddet.
Dün "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü"ydü. Bütün dünyada etkinliklerle idrak edildi.
Feodalitenin değil modernizm hayatını kaydırdığı kadınlardan olan Barghouti'nin hayat hikâyesi ilgilerini çekmez mi?
Peki ya Filistinli kadınların tipik bir örneği olan Barghouti'nin yaşadıklarına rağmen yüzündeki o kendinden emin, huzurlu, içten gülümseyen ifade ne olacak beyler bayanlar?
En son ne zaman böyle baktınız?