Kılıçdaroğlu seçim hezimeti sonrası partide tasfiyelere başlamıştı. Muhalifleri biçiyordu.
İşte tam o günlerde Kemal Beyin vefasızlıktan yakındığı grup konuşmalarında en ön sırada oturmuş Genel Başkanının gözüne bakarak ağlayan biri göze çarpıyordu. Son kurultayda Kılıçdaroğlu'nun karşısında yarışa girip genel başkanlık koltuğuna oturan Özgür Özel.
İnsan yaşattığını yaşamadan ölmez derler. Tam o hesap değil mi? Kemal Bey de Baykal'a aynı taktiği uygulayarak partinin başına gelmişti.
Sonra da parti tüzüğü sayesinde seçim kazanmadan genel başkanlık koltuğuna taht kuran Baykal'a karşı parti içi demokrasi vaddetmişti. Kısa sürede delege diktatörlüğünü ilan etti.
Tıpkı Özgür Özel'in Kurultay konuşmasında verdiği değişim sözünden çark etmesi gibi.
Ben söylemiyorum. CHP'li Eren Erdem'e ait bu tespit. Dün Özel'e şu sözlerle namus sözünü hatırlatıyordu:
"38. olağan kurultayımızda '3 hafta içinde tüzük kurultayı yapıp, önseçimi tüzüğe yazacağız' dediniz. Üstüne, 'Namus sözü veriyorum' dediniz. 'Namus şeref sözü vererek' yapacağınızı söylediğiniz tüzük kurultayında; yapısal sorunlarımızı büyük ölçüde aşıp seçime öyle girecektik. Lakin, 'kurultayda namus sözü' diyerek önerdiğiniz kurultayda sorunları çözüp yenilenecektik. Lakin, anında çark ettiniz"
Özel her köylüye tam altın, traktör vaadini, hiç yüzü kızarmadan "dikkat çeksin diye söyledim" diyerek izah etmişti. Şimdi de benzer şeyler söyleyebilir.
Kemal Bey kaybederse istifa ederim dedikten sonra sözünü yiyen, gocunmadan, atandığı MYK koltuğuna yapışan Eren Erdem ne diyebilir ki?
Evet, ana muhalefet cephesinde değişti denilen ortam, aktörler bu.
Bu seviyede bir ilişki ağından, örgütlülükten ibaret muhalefetin Türkiye'ye vereceği ne olabilir?
İç mücadelenin siyasi perspektif, söylem ya da program üzerine değil, entrikalarla cereyan ettiği bir parti iktidarın ideolojik aygıtı olmaktan öteye geçebilir mi?
Yıllardır sandıkta bellerini kıran rakipleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan bile muhalefetsizlikten sıkılmış olmalı ki artık kazanmak için "ne yapmamaları gerektiğini" tane tane anlatıyor.
Ey muhalif seçmen, siz hala sıkılmadınız mı? Sıkıntınızın iktidardan çok bunlardan kaynaklandığı anlamadınız mı?
***
KEMAL BEY DE OFİS SAKİNLERİNİN ARASINA KATILDI
Erdoğan'ın siyasetten emekli ettikleri kervanına sessiz sedasız katılan Kemal Kılıçdaroğlu da kendine ofis arıyormuş.
Mutfak tezgahın kalabalığına şahit olduğumuz evinde bir çalışma odası yokmuş. E tabii kendisinin başarısından ve deneyimlerinden yararlanmak isteyenler de şimdiden kapısında uzun kuyruklar oluşturmaya başlamışlar.
Ofis şart olmuş.
Ankara'yı düşünüyormuş ama İstanbul daha iyi olmaz mı? Kendi bilir ama Kemal Beyin evde fazla durmaması lazım. Zaten seçimlerden buna yana hayatının belki en zor 6 ayını geçirdi.
Ofis havası iyi gelecektir. Ortaya karışık açıklamalarla emeklilik günlerini geçirir.
***
HERZOG HİTLER'İN KAVGAM KİTABINI OKUDU MU?
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog geçtiğimiz gün elinde Hitler'in Kavgam isimli kitabıyla kameraların karşısındaydı.
Güya Gazze'de bir çocuğun kitaplığından ele geçirmişler.
5000'e yakın çocuğu neden öldürdüklerine dair daha utanç verici bir gerekçe duymamıştık.
Kavgam kitabı benim kitaplığımda da var Bay Herzog. Yıllar önce okumuştum. Yazarı da tıpkı sizin gibi bazı kitapları okumanın tehlikelerinden bahsediyordu.
Ben kitabı okuduktan sonra faşist olmadım.
Peki siz okumadan nasıl faşist oldunuz? Yoksa okuyup da mı oldunuz?
Bu arada, bir ay öncesine kadar en makul karakterlerinden biri olan Herzog bu hale gelmişse İsrail'in şahinlerinin ruh halini düşünmek bile istemiyorum.