Diğer 6, 7, 8 kişiyle birlikte Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ülkeyi yönetmeye talip olan İBB Başkanı İmamoğlu dün Turgut Özal'dan bahsediyordu.
Çocukken Özal kendisini yolda görmüş, yanağını okşamış. Ama koruması çocuk Ekrem'i iteklemiş. Hala üzülüyormuş.
Demek sebebi buymuş. Neyse...
Biz 30 yıl önce bugün hayatını kaybeden Özal sonrası Türkiye'yi kısaca hatırlayalım.
Koalisyonların yarattığı terörden, ekonomik buhrandan, Kenan Evren ve generallerinin hötzötünden bıkan halk, 1983'ten itibaren Özal'a iki dönem üst üste tek başına iktidar verdi.
Devrimci ve sivil bir liderdi. O da Gri Türkiye'ye renk verdi.
Son yıllarında Cumhurbaşkanı olarak Köşk'e çıkan Özal'ın 1993 yılındaki ölümüyle birlikte Türkiye yeniden 12 Eylül öncesine döndü. Karanlık günler başladı.
Hiçbir siyasi lider Özal'ın karizmasını yakalayamadığı için yeniden koalisyonlar dönemi başladı.
AK Parti'nin iktidara geleceği 2002'ye kadar geçen 9 yılda tam 8 hükümet kuruldu. Kimisi 25 gün dayandı!
Hatta birbirlerine taban tabana zıt, düşman partiler aylarca hükümet kuramadılar. Ülke, SSK'nın batmasını "hasta çok" diye izah eden Kemal Kılıçdaroğlu gibi liyakatsiz bürokratlara kaldı.
Bankalar battı, ekonomik kriz ve tabii ki terör tırmandı.
Sivas'ta 37 kişi diri diri yakıldı, yetkililer seyretti. İktidarda DYP ve dönemin CHP'si SHP vardı. Ali Balkız, Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun halkı galeyana getirdiğini anlatıyordu.
Uğur Mumcu öldürüldü.
Başbağlar'da köylüler katledildi.
Gazi Mahallesi'nde Aleviler vuruldu. Bugün Kemalistlerden rol çalan muhafazakarların bile yok demeye başladığı Ergenekon'un muvazzaf'ı Veli Küçük'ler yine başroldeydiler.
İşadamları öldürülüyordu. Sabancı Center basıldı. Sorsan DHKP-C'li olan tetikçi Fehriye Erdal'ı, Susurluk kazasında ölen polis şefi Hüseyin Kocadağ holdingte işe sokmuştu! Diğer tetikçi Mustafa Duyar her şeyi anlatacakken cezaevinde Nuriş Kardeşler tarafından öldürüldü. Nuri Ergin açık açık "Duyar'ı devlet öldürttü" dedi.
Düğmeye basılmış gibi bütün basın şeriat geliyor propagandasına başladı. Köşesinden "Yolda baş örtülü görünce polise şikayet edeceğim" diye naralar atan Fatih Altaylı'lar yine iş başındaydı.
Generaller MGK genel sekreterini seçilmiş başbakana eş sayan utanç verici bir kararla fiilen yönetimi aldılar.
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener başörtülü öğrencilerin okullara sokulamaması da dahil darbecilerin tüm taleplerini "coşku ve istekle" karşılayacağının garantisini veriyordu.
Şımaran paşalar alt yapısını oluşturdukları darbeyi 28 Şubat'ta Balyoz gibi kafamıza indirdiler. Ki aralarında Balyoz'dan yargılananlar, Çetin Doğan'lar falan da vardı.
Hangi birini sayalım...
Kaos AK Parti'nin tek başına iktidara geldiği 2002 yılına kadar 9 yıl sürdü.
Türkiye çok şey kaybetti.
HDP'den İyi Parti'ye kadar yelpazede kim varsa dahil edilen koalisyon, Özal'ın 10 yıllık istikrarını ikiye katlayan Erdoğan'ı 14 Mayıs'ta yenmeyi başarırsa ne olacağını kestirmek isteyenler 90'ları mutlaka anlamalı.
Gerçeği, "Ben de Özalcıydım" demek isteyen ama diyemeyen Ekrem Beyin masallarından öğrenemezsiniz.
***
ESİN DAVUTOĞLU'NA GÖRE MESELE YOKMUŞ
Pandeminin korku figürlerinden, aşı mümessili Esin Davutoğlu Şenol, "Aşılar güvenli dedikodusundan öte bir mesele yok" diyerek savunmaya geçmiş.
Durup dururken değil tabii...
Belli ki Almanya'da mRNA aşılarının yan etkilerinden dolayı 301 kişiye ömür boyu tazminat ödediğini duymuş o diğer korona meşhurları gibi paniklemiş, pozisyon alıyor. Unuttururum sanıyor.
Hepiniz oradaydınız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz