Geçen hafta iki arkadaşımla birlikte Antalya'dan Fethiye'ye kadar uzanan 550 km'lik tarihi Likya Yolu'nun küçük bir kısmını yürüdük.
İlk gün Geyikbayırı-Çitdibi rotasını, ikinci günse Elmayanı Yaylası (Hisarçandır)-Göynük arasındaki parkuru tamamladık. Toplamda kat ettiğimiz mesafe 30 km.
Gözünüze az görünmesin. Düz yolda tempolu bir yürüyüşle bitirilecek 30 km, dağ yolunda ancak 20 saatte tamamlanıyor. Rotadaki dik tırmanışlar ve inişler, kayalık ve kaygan zemin, sarp kayalıkların arasından uzanan geçitler, uçurumun kenarından geçen keçi patikaları hızınızı epey yavaşlatıyor. Sırt çantalarındaki yükler misliyle hissediliyor.
Sıfır rakımdan 1500'lere tırmanmanın beden üzerindeki yükünün yanı sıra yön bulmak da zihinsel odaklanma gerektiriyor. Çevrenizdeki işaretleri, doğanın sinyallerini iyi okumanız, hafızanızı diri tutmanız şart.
Çünkü rotada ufak bir sapma, saatler kaybetmenize daha kötüsü sonu uçurumla biten bir çıkmazda kısılıp kalmanıza neden olabilir. Bu durumda da tek kurtuluş şansınız yardım istemek olacaktır.
Akıllı telefonlardaki trekking rotaları yolunuzu bulmanıza çok yardımcı oluyor. Ancak zaman zaman onlar da hata veriyor ya da sinyal kesiliyor, şarj bitiyor. Bu durumda en güvenli yöntem, yol kenarında kayaların ve ağaçların üzerine sürülmüş boyaları izlemek. Boyaların olmadığı kısımlarda ise köylüler ve dağcılar tarafından yol kenarına dizilmiş "Yörük taşları" size yardımcı oluyor. Bazense yol çatallaştığında elinizde içgüdülerinizden başka güvenebileceğiniz bir rehber kalmıyor.
Karanlıkta yol almanın çok akıllıca olmadığını ve hava durumunu anlık takip etmenin hayati olduğunu da aklınızdan çıkarmamalısınız.
***
HERKESİN LİKYA YOLU KENDİNE
Likya yolu dünyanın en iyi 10 rotası arasında sayılıyor. Güzergâh üzerindeki tarihi eserlerle, muazzam orman ve deniz manzarasıyla, zaman zaman bulutların üzerinde verilen yemek molalarıyla bence eşsiz. Üstelik güz hatta kış mevsiminde de hava müsait. Kaya tırmanışları için de dünyadaki en uygun bölgelerden.
Mutlak sessizliğin ortasında ilerlerken karşınıza çıkan bir Likya lahdi adeta aklınızı başınızdan alıyor. Yalnızca mekândan uzaklaşmıyorsunuz, adeta zamandan da çıkıyorsunuz.
Geceyi bu atmosferde kamp yaparak geçirmek de mümkün. Ama hiç olmazsa geceleri konfor istiyorsanız onun da çözümü var. Tarihi yerleşimlerden geçen rotanın birkaç evden ibaret dağ köylerine çıkması büyük avantaj. Biz bir gecemizi, dağcılara gecelik pansiyon hizmeti veren bir çiftçimizin evinde geçirdik. Bahçeden toplanmış sebzelerle yapılmış çok güzel ev yemekleri yedik. Üstelik çok da uygun fiyata.
Bu arada sayıları az olsa da bu işi profesyonel olarak yapan kampingler de mevcut.
Bence rutinlerimizi değiştirmenin ne kadar kolay ve yenileyici olacağını görmek için fırsatınız olursa Likya yolunun uygun bir etabını mutlaka denemelisiniz. Ya da başka herhangi bir rotayı...
Üç kuruş beş paraya, kendinize biraz zaman ayırmak, iki gün bile olsa işten, gündemden, şehrin keşmekeşinden uzaklaşmak ilaç gibi geliyor.
İnsan ne kadar lüzumsuz yükler taşıdığını hissediyor. Aslında gerçek sorunlarının neler olduğunu, temel gereksinimleri karşılayabilmenin bile başlı başına büyük nimet olduğunu anlıyor.
***
ELİN İNGİLİZ'İ OLMASA...
Üzerinde pek çok şehir ve tapınak bulunan binlerce yıllık Likya yolu, yoğun rotalama çalışmalarının ardından 1999 yılında ta İngilterelerden kalkıp gelen Kate Clow tarafından hizmete açılmış.
İlham verici serüveninin ve Likya yolunun kitabını da yazan Clow'u alkışlamamak elde değil.
Evet, gerisi bize kalmış.
Rota üzerinde oturan orman köylülerimiz pek oralı değiller.
İş yine Kültür ve Turizm Bakanlığı'mıza kalıyor. Bu yola bir an ön ence el atmalılar. Zira doğal haline uygun ufak tefek dokunuşlarla Likya yolunu bir dünya markası yapmak zor değil.