PKK birkaç gündür "Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak'taki operasyonlarında kimyasal silah kullandı" diyerek propaganda yapıyor.
PKK ortaya Kandil'in iddialarından başka delil koyamıyor.
Koyamazlar da. Bütün dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği bir çeteye karşı hangi devlet kendisini "savaş suçlusu" konumuna düşürecek böyle bir işe kalkışır ki? Üstelik de sınırlarının ötesine püskürttüğü, yendiği bir terör örgütüne karşı moral üstünlüğü de kazanmışken...
FETÖ gibi, tek amaçları uluslararası toplumun dikkatini çekmek. Muhatap kabul edilmek, meşruiyet sağlamak.
İlk kez de denemiyorlar.
Ama bu sefer, Türkiye'yi topyekûn hedef alan psikolojik savaş hamlelerine siyasi destek de buldular.
Sırtını Kandil'e, elini de bu yıl kendilerine 359.7 milyon TL Hazine yardımı vereceğimiz cebimize dayayan HDP'den bahsetmiyorum... Ya da savaş durumunda ordumuzu yönetecek TBMM üyesi HDP milletvekillerinden
Zira bizim beyaz Türkler hâlâ sempati besleyedursun, geçtiğimiz günlerde Duran Kalkan'dan papara yiyip uslanan Demirtaş'ın cezaevinden PKK'ya kanon yapması gayet normal.
Ürkütücü olanı, seçimlerde yönetimi devralma iddiasında olan ülkenin ana muhalefet partisinden, "merkezden" bu B sınıfı kara propagandaya açık destek gelmesi.
Görmüyor musunuz? CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu aşağılık suçlamayı Demirtaş'la aynı cümlelerle "Kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin görüntüleri izledim. Kimyasal silah, insanlığa karşı bir suçtur" diyerek meşrulaştırıyor.
Evet, "Demirtaş'ın göğsüne şeref nişanı takacağım" diye tekrar etmekte ısrar eden Kılıçdaroğlu'nun, rakibi Erdoğan'ı devirmek için tenezzül ettiği bel altı siyaset Türkiye'yi tehdit eder hale geldi.
Tıpkı kimyasal iddiaları gibi, daha önce de Türkiye'nin boynuna "teröre destek veren ülke" yaftası asmak için FETÖ'nün MİT TIR'ları kumpasına belge taşıyordu... Şimdi de PKK ile eşgüdümlü hareket eden Tanrıkulu gibi isimleri soluna alıp, "PKK-YPG mi bize saldıracak, kendi halkının özgürlüğü için çalışan bir oluşum" sözlerinin hakkını veriyor.
Ey CeHaPe zihniyeti!
Tüm bunlar sanki normalmiş gibi hâlâ FETÖ mağduru Teğmen Mehmet Çelebi'nin, PKK'nın birinci hedefi Erdoğan'a katılmasına şaşırıyorsunuz ya...
Ben size daha ne diyeyim?
***
HEKİMLER, TTB'YE PARA VERMEK ZORUNDA MI?
Olacak iş mi?
6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğindeki Türk Tabipleri Birliği, PKK'nın "TSK kimyasal silah kullandı" ithamına destek çıkıyor.
Devlet tarafından "anayasal kurum" olarak tanınan, başında Türk sıfatı olan ve serbest çalışan hekimlerin üye olmak zorunda bırakıldığı TTB'nin Başkanı çıkıp nasıl terör örgütünün sözcülüğünü yapar?
Peki ya, TTB'ye üye "beyaz meleklerimiz", meslek örgütlerini yıllardır hangi gerekçeyle bu PKK sempatizanlarına emanet ediyor?
İnsan hakkı hassasiyetlerinden mi?
İyi de yönetimini belirledikleri öz örgütlerinin tek bir kez olsun PKK'nın hastanede, yol çevirmesinde, işinin başında katlettiği meslektaşları için kınama yayınlamamasından hiç mi işkillenmiyorlar?
Yoksa silahı meşru bir siyaset aracı gören yöneticilerini solcu, ilerici, çağdaş, muhalif zart zurt buldukları için mi destekleri?
Öyleyse söylesinler, biz de "Beni Türk hekimlerine emanet edin" derken bir kez daha düşünelim.
Bence değerli hekimlerimiz de mesleklerinin onurunu ayaklar altına alan TTB yönetimine, aidat ödemek de dahil, nasıl destek olduklarını oturup etraflıca düşünmeliler.
Peki ya pandemideki kapanmalarda, sıvı dayatmasında, maske zorunluluğunda, sokağa çıkma yasaklarında bunlardan aldığı alkıştan hiç şüphelenmeyen Sağlık Bakanlığı, TTB ile ilgili mevuzatı yeniden ele almayı hiç düşünmüyor mu?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz