Herkes ayağına basılınca, ait olduğu mahalleden biri mağdur olunca "özgürlükleri" hatırlıyor.
Gülşen, imam hatiplilere hakaret ettiği suçlamasıyla tutuklanınca "Nerede kaldı ifade özgürlüğü" diye isyan eden siyasilerin, gazetecilerin eleştiriler karşısında açtıkları tonla hakaret davası var mesela... İçeride olanlar da...
Dindarlara, muhafazakârlara "hoşgörü, tahammül" telkin edenler, Atatürk'ü soğukkanlılıkla siyasi bir karakter olarak ele alan analizleri bile hakaret sayıyorlar. Ellerindeki "Atatürk düşmanı" yaftalarını entelektüellerin boyunlarına asarak, susturulmalarını, içeri tıkılmalarını talep ediyorlar.
Hükümeti yargı üzerinde baskı oluşturmakla suçlayıp, iktidara gelirlerse yargıyı hükümetten intikam almak için nasıl sopa olarak kullanacaklarını itiraf ediyorlar.
Tabii bu çelişki yalnızca muhalefete özgü bir arıza değil. İktidar cephesinde de benzer refleksler gözleniyor.
Ama Gülşen'in tutuklanmasının ardından bu mahalleden verilen tepkileri göz ardı edemeyiz.
hassasiyetleriyle oynanan insanların tepkilerini göze alıp bu olay üzerinden ifade özgürlüğünün sınırlarını geniş bir perspektifle tartışan iktidar cephesinden siyasetçiler, gazeteciler vardı.
Siz muhalifim diyen bir gazeteciden, siyasetçiden kendi mahallesine yönelik böyle bir özeleştiri duydunuz mu?
Duyamazsınız.
Çünkü dertleri özgürlükler falan değil. Böyle bir ilkesel zeminleri, hedefleri yok.
Muhalif olmanın kendilerini otomatikman demokrat kıldığını zannediyorlar.
Kullanmadıkları hakları da savunmanın, rahatsız oldukları fikirlere tahammül etmenin özgürlükçülüğün yegâne göstergesi olduğunu göremiyorlar. Dahası bu asgari çizgiyi iktidara giden yolda "zaaf" sayıyorlar.
Ama ne kadar takiye yaparlarsa yapsınlar halkın çoğunluğu kimin yasakçı kimin hürriyetçi olduğunu şıp diye anlıyor, sapla samanı ayırıyor ve son tahlilde özgürlüklerinden yana tavır alıyor.
Fikrinin sorulduğu 1950'den beri sandıktaki tercihleriyle, askeri vesayetten dil ve kılık kıyafet yasaklarına kadar pek çok prangalarımızdan kurtulmamızı sağlayan onlar değil miydi?
Bence Gülşen tartışmasında da çoğunluk eğriyi doğruyu en hakkaniyetli biçimde ayırıyor.
***
KENAN EVREN'İ NASIL BİLİRDİNİZ MÜJDE HANIM?
Sosyal medyada önüme, Gülşen'in tutuklanmasının tartışıldığı Halk TV yayınına katılan oyuncu Müjde Ar'ın videoları düştü.
Müjde Hanım aklımda daha eğlenceli birisi olarak kalmış. Yayında çok sinirli konuşuyordu. Bir an Mine Kırıkkanat anlatıyor sandım.
Gülşen meselesini aşan bir şeyler olmalı ki, "12 Eylül cuntasından sonra yaşananlara benzer şeyler yaşıyoruz" bile dedi.
Yok, bir sağdan bir soldan gençlerin asıldığı o korkunç günleri yaşça benden büyük birine anlatmaya kalkmayacağım elbette. Zaten yanı başında 12 Eylül darbesinden çok çekmiş Sevgili Ercan Karakaş var.
Sorun Müjde Ar'ın bugün eleştirdiği 12 Eylül'ün zulüm günlerinde, darbenin lideri Kenan Evren'i övgüleriyle utandıracak kadar mutlu ve huzurlu olması.
Bakın yukarıdaki gazete kupürü o günlere ait, hatırladınız mı?
O zaman mı numara yapıyordunuz yoksa şimdi mi Müjde Hanım?
Hangi Müjde'ye inanalım?