Bir adam İzmir'den yola çıkıp Eskişehir'e geliyor. Oradan Ankara'ya geçip gün içinde üç ayrı cemevine provokatif saldırılar düzenliyor. Sandalye fırlatıp camlarını kırıyor vs...
Üstelik "çıldırmak" için Muharrem ayının ilk gününü seçiyor.
Evet bu bir çılgınlık!
Zaten tutuklanan saldırganı savunmak için de "Akli dengesi yerinde değilmiş" iddiası dillendiriliyor.
Böylesine kör kör parmağım gözüne bir provokasyona alet olmak akıllı insanın işi değil zaten...
Ne var ki bu tanıdık savunma, ortada organize bir faaliyet olduğu şüphesini ortadan kaldırmıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da savcıların titizlikle üzerinde durması gereken bu garipliği dün şu sözlerle tarif ediyordu:
"Bulunduğu illerde değil Ankara'da bu saldırıyı yapabilme planı ve bütün bunlarla birlikte oluşturulmak istenen bir provokasyon var. Ben 6 yıldır İçişleri Bakanlığı yapıyorum. Bu tip olaylarda kendisini hep deliliğe veren ortaya çıkıyor. 10 yıldır Ankara'da yaşıyorum ama bu üç adrese bir saatte gidemem. Nasıl oluyor da bu İzmir'den Eskişehir'e geçiyor ve Ankara'ya geçip bunu yapıyor? Bu eski Türkiye'nin ayak izleri. Yargı, bir tutuklama, iki de ev hapsi kararı verdi. Bu soruşturmanın bittiği anlamına gelmiyor. Soruşturma devam ediyor ve biz buradaki çapağı bulacağız."
***
Tek mevzu bu değil...
Kimi bölge illerinde Kürtçe şarkı söylenecek gerekçesiyle konserlerin, etkinliklerin iptal edildiği haberleri geliyor...
İddialar ne kadar doğruyu yansıtıyor ve yaygın bir soruna işaret ediyor bilmiyoruz... Ama güçlü bir itiraz gelmediğine göre bu yasak kararlarının altında imzası olan bürokratlara tane tane sormak hakkımız...
Türkiye bu günleri Erdoğan'ın cesur reformlarıyla geride bırakmadı mı?
Çok az demokraside göreceğimiz şekilde, devletin 7/24 Kürtçe yayın yapan kanalı yok mu?
Lehçeleri devlet okullarında seçmeli ders olan Kürtçe'den "tahrik" mi oluyorsunuz yoksa halkın bir kesimi tahrik olsun mu istiyorsunuz?
***
Ekonomik sıkıntıların artmasıyla şişen ırkçılık da es geçilmiyor...
Yabancı düşmanlığı potansiyeli yalnızca tehcir vaadiyle kurulan faşist partilerin değil, muhalefetteki merkez partilerin de gözünü kamaştırıyor...
Sosyal medyada üzerimize yabancı düşmanlığına güzellemeler yapan röportajlar, açıklamalar boca ediliyor...
Ne yazık ki bu tehlikeli propaganda sonuç da veriyor...
Görmüyor musunuz, tam da turizm sezonunun ortasında "esmer tenli" misafirlerimiz sokakta tacizlere maruz kalıyorlar.
***
Ve derken gençler...
KPSS sınavına dair şaibe iddiaları gündemin ilk maddesi.
Sınavda çıkan 20 sorunun daha önce bir yayınevinin hazırlık kitabında yer alması üzerine başlayan soruşturma sürüyor.
Cumhurbaşkanı iddialar karşısında çok hızlı ve sert tepki gösterdi. "Bir şey yok" diyen ÖSYM Başkanı'nı görevden aldı. Yayınevi de polis tarafından basıldı.
"Organize işler" mi yoksa yayınevinin söylediği gibi "tesadüf mü" göreceğiz...
Ama sonuçta sınav iptal edilmiş oldu. Hayata atılmaya hazırlanan ancak sabah-akşam umutsuzluk pompalanan gençlerin içine kurt düşürmeyi başardılar.
Doğru, 15 Temmuz sonrası FETÖ'nün büyük oranda tasfiye edilmesiyle etkinleşen devlet aygıtı artık bu tarz provokasyonlar karşısında bürokrasinin ağına takılmadan daha hızlı refleks gösteriyor.
Bu sevindirici.
Ancak halkın yönetimini belirleyeceği seçimler öncesi, kripto unsurların süreci siyaset dışı belaltı yöntemlerle sabote etmeye çalıştığı açık.
Vatandaşlar olarak, panikle her düğmeye aynı anda basıp irademizi manipüle etmeye, seçimlere gölge düşürmeye çalışanlara karşı uyanık kalmalıyız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz