Bugünlerde Korona'dan ölmeyen yok!
Yanlış anlaşılmaması için "Ölüp de Koronaydı denmeyen yok" diye açayım.
Siz de farkındasınızdır, artık kimsenin "eceli gelmiyor."
Eğer hastanede ölürseniz, hastaneye hangi sebeple yattığınız da unutuluyor... Başka şikayetlerle yoğun bakıma kaldırılıp kayıtlara "korona ölümü" diye geçmeyen çok az hasta var.
Kanserle savaş dernekleri ne derler bilmiyorum ama, resmi rakamlara bakarsak, kanser de eskisi kadar can almıyor gibi.
Kalp krizinden ölenlerin sayısı da azaldı sanki... Gelin görün ki tüm dünyada "koronaya bağlı kalp krizi" patlaması yaşanıyor.
Geçtiğimiz günlerde, 80 yaşında hayatını kaybeden Fatma Girik'in de " Kovid 19'a bağlı viral pnömoni tedavisi görmekteyken gelişen, çoklu organ yetmezliği sonucu hayatını kaybettiği" açıklandı.
Ne var ki, yakınları tersini söylüyorlar... 3 doz aşılı olan oyuncunun Korona'yı, hastanede tedavi görürken kaptığını iddia ediyorlar. Avukatları aracılığıyla da Liv Hospital hakkında Savcılığa şikayette bulunmuşlar.
Bir de sanatçının yeğeni Ahu Turanlı hakkında...
Sebebini avukat Akın Centilmen'den dinleyelim:
"Ayın 16'sında Fatma Hanım, hastanede yatarken Türkmenistan uyruklu bakıcısı, Girik'in yeğeni Ahu Turan Aşkar'a kendini iyi hissetmediğini ve test yaptırmak istediğini söylüyor. Test ücretinin 1000 lira gibi bir tutar olduğunu söyleyen bakıcının beyanına göre, Aşkar, parayı çok buluyor ve teste gerek olmadığını söylüyor. Daha sonra Fatma Hanım'da semptomlar çıkıyor, fenalaşınca yoğun bakıma alıyorlar ve bakıcıya test yapılıyor. Testin sonucu pozitif çıkıyor. Duyduğumuza göre Ahu Hanım aşı karşıtıymış!"
Korona'dan öldüğünü kanıtlayamayacağınız birine Korona'yı kimin bulaştırdığını aramak bana Konfiçyüs'ün şu sözlerini hatırlatıyor:
"Hiçbir şey karanlık bir odada; siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. Hele odada siyah bir kedi yoksa..."
Aman Liv Hospital avukatları olası ihmal iddialarını savuşturmak için "Ne malum Fatma Hanım'ın gerçekten Korona'dan öldüğü" diyerek otopsi falan istemesinler de.
Bereket, Korona ölümlerine otopsi yapılamıyor!
***
PANDEMİ BİTECEK DİYE ÖDÜ KOPAN "AŞI KARŞITI" NE YAPMAK İSTEMEKTEDİR?
Pandeminin bitmesini istemeyenlerin kimler olduğu malum...
Kimliklerine, ne yaptıklarına dair söylenmedik söz de kalmadı.
Ancak bir de yola işlevsiz izolasyon tedbirlerini ve tadavi yöntemlerini vs. eleştirerek çıkan fakat zamanla pandemi müptelası olanlar var.
Öyle ki kimi zaman Sağlık Bakanlığı'nın ya da Bilim Kurulu'nun yasaklardan geri adım anlamına gelen uygulamalarını alkışladığım da huzursuz oluyorlar.
"Ne çabuk unuttunuz bunların yaptıklarını" falan diyerek sitem ediyorlar.
Kızgınlığınızı anlıyorum ama siz de beni anlayın...
Benim tek derdim maskesiz üzüm yemek...
O yüzden bitse de gitsek diye gün sayıyorum.
***
O DA BİR ŞEY Mİ DENİZ...
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek "Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın şeriatçı olduğunu düşünüyorum. Değilse bana dava açsın" demiş...
"Çok ince" görmüşsün, kıvrak zekanı göstermişsin Deniz, tebrik ederim.
Şimdi Diyanet İşleri Başkanı düşünsün.
Ne var ki, senden epey önce meslektaşın Melis Alphan gazeteci sezileriyle Diyanet'in maskesini düşürmüştü...
Sildi mi bilmiyorum ama, Alphan'ın o unutulmaz, tarihe geçen twiti hatırlamanın tam zamanıdır:
"Yok bu artık normal değil. Diyanet İşleri Başkanı kürsüde dua ediyor."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz