Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dün öğle saatlerinde attığı şu tweet tüm gündemi bir anda unutturdu:
"Bugün hafif belirtiler üzerine eşimle birlikte yaptırdığımız Kovid-19 testimizin sonucu pozitif çıktı. Omicron varyantı olduğunu öğrendiğimiz hastalığı hamdolsun hafif geçiriyoruz.
Görevimizin başındayız. Çalışmalarımıza evde devam edeceğiz. Dualarınızı bekliyoruz."
Haberi duyar duymaz aklıma, perşembe günü Ukrayna dönüşü uçakta röportaj yaptığımız Cumhurbaşkanı'na uygulanan sıkı güvenlik protokolü geldi...
Hislerim bana Erdoğan'ın ve Emine Hanım'ın içinde korku olmadığını söylese de Cumhurbaşkanlığı sağlık ekibi, korona konusunda aşırı derecede hassas...
Bırakın temas etmeyi, Erdoğan'la sadece aynı mekânda bulunacak kişilerden bile defalarca test istiyorlar.



Ben de diğer gazeteci arkadaşlarımla birlikte seyahatten bir gün önce ve Cumhurbaşkanlığı uçağına binerken, tam iki kez test verdim.
Sağlık ekibinin talimatıyla, korumaların gözü de her şeyden önce Cumhurbaşkanı'na yaklaşan kişilerin maske takıp takmadığında.
Ama, bir bilim adamı olan İsveç Sağlık Bakanı'nın ta pandeminin başında söyleme cesareti gösterdiği gibi, "Virüsten cerrahi maske takarak ya da kendimizi izole ederek kaçmak imkânsız."
Gördük işte, Erdoğan'la aynı belki de daha sıkı güvenlik protokolleriyle korunan zamanın ABD Başkanı Trump'a ve "Avamlarla" birlikte Kraliyet Ailesi'ne de kanca atmadı mı bu virüs?
Devlet başkanlarına bile bulaşan gripten milyarları kaçırmaya çalışmak gerçekçi, bilimsel bir hedef mi?
Cumhurbaşkanı'mıza ve eşi Emine Hanım'a acil şifalar dilerim.
Umarım, Sağlık Bakanı'nın sonunda kabul ettiği üzere, "bu senenin mevsimsel gribini" en hafif şekilde atlatırlar ve bu olay pandemi döneminden kalma tüm işlevsiz hatta zararlı kısıtlamaların ortadan kaldırılmasına vesile olur.
Bu arada hâlâ, adımı aşı karşıtına çıkaran aşıkolik dostlarımın "Sen de temaslı sayılmalısın, kendini nasıl hissediyorsun?" şeklindeki esprilerine maruz kalıyorum.
Hem onlara cevap hem de yazının bu kısmını alıntılayacak CHP yandaşı medyadaki arkadaşlarıma kıyak olsun diye içimden geçeni eğip bükmeden söyleyeyim:
Bilim Kurulu'muzun kanunlarına göre değilim ama "Erdoğan'la temaslı olmaktan" duysam duysam şeref duyarım.

***

YAKARSA UKRAYNA'YI BATI MEDYASI YAKAR!

Birkaç gündür bu köşede, Ukrayna sokaklarındaki izlenimlerim ile medyada estirilen savaş havasının taban tabana zıt olduğunu anlatıyorum.
Güya "barış gazeteciliğinin" ilkelerini yazan Batı medyasının, Ukrayna'daki savaş borazanlığına yönelik eleştirilerimi sert bulanlara Bloomberg'in dünkü haberini tavsiye ederim.



Saygın site "Rusya, Ukrayna'yı işgal ediyor" şeklindeki "yalan son dakikayı" tam 30 dakika boyunca okurlarının gözüne soktu.
Sonra da ajans, kabahatinden beter bir özür dileyerek, birçok senaryo için manşet hazırladıklarını ve başlığı yanlışlıkla yayınladıklarını açıkladı.
Vay be, yıllardır bir gazeteci olarak "son dakika" kovalıyorum, ya tutarsa diye senaryo yazıp beklemek hiç aklıma gelmemişti.