İngiliz The Telegraph'tan yeni bir salgın haberi!
"Hatırlatma dozu" kadar olmasa da adı çok şık:
"Bağışıklık borcu."
Peki bilim adamlarını korkutan bu yeni salgının sebebi neymiş dersiniz?
Bingo!
İzolasyon tedbirleri çerçevesinde milyarlarca insanın eve kapatılması, evden çalışması ve bunun sonucunda bağışıklıkların düşmesi.
"Nereden bilecekler canım... Panikle birtakım tedbirleri devreye soktular işte" demeyin.
Ta geçen sene bu köşede "İnsanları evlere kapatıp havasız, hareketsiz ve moralsiz bırakıp bağışıklıklarını düşürüyoruz. Hastalığa açık hale getiriyoruz. Hekimler akciğer embolisinin en büyük nedeni hareketsizlik diyor" yazmışım... (Gel de inanma / 6 Aralık 2020)
Bir gazeteci olarak ben bile bu uyarıları ciddiye alıp okurlarımla paylaşırken "Bilim düşmanısınız, tıbba güvenin, gerisini merak etmeyin" diye slogan atan uzmanlar, bilim kurulları da azıcık duyarlı olamazlar mıydı?
Gerçi haklısınız, aşı karşıtlarını "Bilim tartışılacak bir konu değildir" diye ikna etmeye çalışan (şaka yapmıyorum) bir acayip kitleden bahsediyoruz.
Daha durun ne itiraflar gelecek de...
Bunların itiraf olduğu anlaşılacak mı o ayrı konu.
Baksanıza, hesapları Bağdat'tan dönünce bile "Bağışıklık borcu canım" diyerek yanlışlarının faturasını bize çıkartıyorlar.
***
İMAMOĞLU'NUN EN AZ LİKE ALAN TWEET'İ
Ekrem İmamoğlu'nun dünkü "Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmetle anıyorum" tweet'i takipçilerini üzmüş olmalı.
Zira İmamoğlu'nun paylaşımı her zamanki ilgiyi görmek şöyle dursun, tweet'lerini şişiren kadrolu parti trolleri tarafından bile sahiplenilmedi.
RTÜK'e takılacakları geçelim, başkanın mesajının altı şu mesajlardan binlercesiyle doluydu:
"Senden beklenebilecek max zekâ da bu zaten. Sana verdiğim desteklerden, senin uğruna ettiğim kavgalardan, hayatımdan sildiğim insanlardan o kadar pişmanım ki!!!..."
İmamoğlu'ndan beş saat sonra bir tweet atan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, idam edilerek öldürülen siyasetçilerden "vefat" ettiler diye bahsetmesi tepkileri görmesinden mi kaynaklanıyor, bilmiyorum.
Ama işlerinin çok zor olduğu kesin.
Zira ikisi de 2023 seçimlerinde ülkedeki "solun umudu" olmaya aday...
Gelin görün ki, dünyanın her yerinde solun alametifarikası olan darbe ve idam karşıtlığına azıcık prim verdiklerinde "taban" ayağa kalkıyor.
Ne yaparsın, bizim payımıza "solcunun" böylesi düşmüş işte...
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini türkü barda kadeh kaldırıp Dev-Genç marşı okuyarak kutlayan CHP'li Edirne Belediye Başkanı'na oy atarken gocunmaz... 60 yıl önceki askeri darbenin usulen bile olsa anılmasına kızar...
Sonra da çıkar hiç yüzü kızarmadan demokrasi, sivil siyaset, anti militarizm, fikir özgürlüğü nutukları atar...
Hayatları yalan.
***
GÜNAYDIN DEMEZLER Mİ ADAMA?
Bir süredir Diyanet'le ilgili negatif haberlerin çıkmadığı gün yok.
İmam Hatipli Ahmet Hakan'dan tutun da ateistine kadar herkes günaydın niyetine Diyanet'e şöyle bir giydiriyor...
Hatırlayacaksınız... Furyanın fitilini, bir vatandaşın deniz kabuklularıyla ilgili geçmişteki sorusuna Diyanet'in verdiği cevabı yeniymiş gibi gündeme taşıyan haber ateşlemişti.
Açık konuşmak gerekirse, vatandaşın tepkisi, espriler bir yana kuruma karşı bu yoğun sistematik ilginin gerçek sebebini tahmin edemiyordum.
Perşembe gecesi Resmi Gazete'de Prof. Dr. Ali Erbaş'ın bir dönem daha atandığına dair haberi görünce adeta "aydınlanma" yaşadım.
Belli ki bürokratik atama takvimlerini yakinen takip eden çevrelerin kafasında Erbaş'a alternatif adaylar varmış.
Günaydın mı diyorsunuz?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz