Startı, ülkedeki "solcuların", "enternasyonalistlerin" oyunu alan ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu verdi.
Suriyelilere yönelik seve seve tehcir planını açıkladı.
Ardından CHP'li Bolu Beyi, Nazilere rahmet okuttu.
Millet İttifakı'nın diğer bileşeni İYİ Parti zaten teşne olduğu bu ırkçı kampanyaya tam destek verdi... Genel başkanları, milletvekilleri nerede, ne zaman, kim tarafından çekildiği belli olmayan birtakım kışkırtıcı videolar üzerinden yabancı düşmanlığını körüklediler.
Nerede bir ateş varsa benzini alıp koşan muhalefete "iliştirilmiş" gazeteciler, "nihai çözüm"leriyle nam salan tiplerle kışkırtıcı yayınlara başladılar.
Hatta bir tanesi, yolda yürürken düştüğü için sığınmacıları suçlayıp "Ya ben birini döveceğim ya onlar beni" diye hedef göstermenin dibine vuruyordu.
Sonunda başardılar...
Elinde tuzluk almış bekleyen "iyi niyetli" kullanışlı aptalları, kentler karışsa da yolumuzu bulsak diye fırsat kollayan kriminalleri, lümpenleri harekete geçirdiler.
Bir genç hayatını kaybetti.
Ankara Altındağ'da herkes gibi kirasını ödediği evinde oturan Suriyelilere saldırdılar. Evlerini taşladılar, arabalarını ters çevirdiler, ne olduğundan habersiz yatağında uyuyan çocukları hastanelik ettiler.
"Atatürk'ün Selanik'teki evi yakıldı" yalanıyla başlayan ve gayrimüslim vatandaşlarımızı hedef alan 6-7 Eylül olaylarının bir benzerini canlandırmak istediler.
Olayların başladığı saatlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan canlı yayındaydı. Kamuoyu, günlerdir altlık hazırlanan "pogrom"a dair yalanlarla ilgili net ve kararlı cevapları Erdoğan'ın ağzından duydu...
Dün baktım Milli Savunma Bakanı, İran sınırımızın güvenliğinin tam olduğunu anlatıyordu...
Van Valiliği ve emniyeti de yasa dışı göçmenlerin barınma noktalarına yapılan baskınların görüntülerini yayınladı...
Peki, Cumhurbaşkanı'nın "Boşuna mı ördük" dediği İran sınırımızdaki güvenlik duvarının önüne gidip, halkın kafasını karıştıran, merak ettiği sorulara yerinde cevap vermek, kabinedeki ilgili bakanların günlerdir aklına gelmedi mi?
Bölge valileri, gazetecileri yüzlerce erkeğin koşarak giriş yaptığı söylenen sınırdaki tarlalara davet edip, hududu koruyan askerin bölgeye hâkim olup olmadığını Türkiye'ye gösteremezler miydi?
Başka ne işleri var ki?
Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın, partisinin kışkırttığı kitleleri teskin etmek için yangın yerine dönen Altındağ'a gitmeye tenezzül bile etmemesini anlıyorum da...
Sırtında yumurta küfesi olan iktidarın üyesi siyasilerin ya da devleti temsil eden bürokratların bu suskunluktan kazançları ne, anlayabilmiş değilim.
***
HDP'LİLER BU HALİ NASIL İÇİNE SİNDİRİYOR?
HDP, mültecilere yönelik ırkçı kampanyanın sonucu olan Altındağ olaylarıyla ilgili sağduyulu çağrılar yaptı.
İlk kez "Sokağa çıkmayın" dedi.
Belli ki kendilerine "solcu" diye oy veren kitleden utandılar.
Nereden mi biliyorum?
Peki, ısrar etmeyeceğim...
HDP'den yapılan açıklamalarda, müttefikleri İYİ Parti'nin ve CHP'nin günlerdir pogroma kışkırtan tavrına dair tek bir kelime gösterin, utanmaz olduklarına itiraz etmeyeceğim.
***
ATATÜRK'Ü MEZE ETMEK
Tatil bölgelerindeki meyhanelerden mönü görüntüleri sosyal medyada dolaşıyor.
Atatürk meze fiyatı 55 TL...
Selanik cacığı: 18 TL...
Zamanında Atatürk'e "bu adam" dediği için 15 ay ceza alan Prof. Dr. Atilla Yayla paylaşmış... Biri de lokantasının kapısına Atatürk resmi asıp "Bu adama kadeh kaldırmayan girmesin" falan yazmış.
Atatürk'ü tanıtacağım diye ilkokul öğrencilerine bile hafif gelecek bir kitap yazıp 2500 TL fiyat çeken simsarlara "Atatürkçü" diye itibar edilen bir ülkede normal.
Çünkü Atatürk'le aldatmak kazanç kapısı.