Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Taksim Camii de açıldı Derya Bey

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün, yüzyılı aşkın bir süredir pek çok siyasetçinin yapmaya yeltendiği ancak inşaatına bile başlayamadığı Taksim Camii'nin açılışını yaptı.
Doğal olarak konuşmasında da Taksim Camii'nin bu sembolik değerine işaret eden tarihsel sürecin üzerinde durdu.
Taksim'e cami projesinin darbelere, muhtıralara, sokak gösterilerine gerekçe gösterildiğini hatırlattı.
Bu hedefin, ta 93 Harbi'nden beri kolektif hafızamızda "bir egemenlik göstergesi" olarak algılandığına dair Cumhurbaşkanı'nın verdiği örnekler de düşündürücüydü.



Bence en dikkat çekici olanı da Nâzım Hikmet'in, Beyoğlu'ndaki Ağa Cami için yazdığı ve Taksim tartışmalarına gönderme yaptığı şiirinden okuduğu dizelerdi:
"Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen
Bir teselli bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer
Bir gün harap olmazsa Türk'ün kılıç kınıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!"

Sizce de ilginç değil mi?
Tayyip Erdoğan, Taksim Camii'nin açılışında Nâzım Hikmet'in bugüne özlemini anlattığı şiirini okuyor...
Ülkede "Nâzım'ın mirasını" sahiplendiğini söyleyenlerin büyük çoğunluğuysa Taksim Camii'nin açılışını bir "kâbus" gibi bekliyor!
Tıpkı meslek büyüğümüz Derya Sazak'ın yıllardır beklediği gibi... Ta 2016'da şu öngörüde bulunmuş:
"Kamuda cuma namazı tatili... Yakında Taksim'e cami, Ayasofya'nın açılması da gündeme getirilir. Döndük mü başa?"
Bu arada Derya Bey'in "döndük mü" dediği "başı" da merak etmiyor değiliz?
Çünkü Ayasofya'nın ibadete açılmasına da Taksim'e cami projesine de ilk engel olmaya çalışanlar, o günlerde savaşta olduğumuz işgalci devletlerdi. Hatta bu şartları barış anlaşmalarının maddelerine eklediler?
O halde bize, geride kalmasından hayıflandığınız o günleri tarif edin biraz Derya Bey...
Zira bu sözlerinizden, Nâzım'ın aksine, Türkiye'de bazı hassas noktalara hangi ibadethanenin yapılacağına "ecnebilerin" karar verdiği dönemleri özlediğinizden başka bir anlam çıkmıyor.
E insan da haliyle şaşırmadan edemiyor.

***

İLAY HANIM'A FAŞİST DİYENLER UTANSIN!

Bilen bilir. İYİ Partili İlay Aksoy, Fatih Belediye Başkanlığı'na aday olduğu günlerde, semtindeki Suriyeliler için önerdiği, "nihai çözümlerle" nam salmıştı.
İlay Hanım o gün bugündür Suriyelilere karşı nefretinin ırkçılık olmadığını, ekonomik sebeplere dayandığını izah etmeye çalışıyor!



Bence Suriye'nin diktatörü Esad'ın seçimleri yüzde 95 (yüzde 5 kim acaba?) oyla kazanmasını coşkuyla kutlayarak hakkındaki "faşist" iddialarını çürütmüş oldu.
Zira baksanıza, Suriyelileri öldüren, ülkesinden kaçıran bir Suriyeliyi de sevebiliyormuş İlay Hanım.
Böyle ırkçılık olur mu siz söyleyin!

***

AŞI OLMAYANLARI ASALIM MI BESLEYELİM Mİ?

Nereye gitsen ahalinin tek konusu aşılar.
Ancak korona medyasının anlattığının aksine, daha gözleri yolda aşı bekleyen kimseyi görmedim. Zaten üretici ilaç firmalarıyla yapılan yeni anlaşmalar da pompalanan "aşı yetmeyecek" paniğini kesti...
Aksine, konuştuğum herkes "aşı pasaportu" gibi uygulamalardan tedirgin olduğunu dile getiriyor.



"Memlekete gideceğiz, aşısız otobüse almıyorlarmış" türünden envai çeşit söylentinin gerçek olup olmadığını soranlar da var.
Ne var ki yasaklar konusunda en az kendileri kadar kafam karışık olduğu için net bir şey söyleyemiyorum...
Sadece kendilerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, geçtiğimiz günlerde Küresel Sağlık Zirvesi'ne gönderdiği video mesajda aşı pasaportuyla ilgili yaptığı şu uyarıyı hatırlatıyorum:
"Aşılanmış ve aşılanmamış olanlar arasında yeni tür ayrımcılığa yol açılmamalı."
Günlerdir aşı olmayanlara yaratıcı yaptırımlar öneren medyanın fahri bilim kurulu üyeleri de duysun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA