İsrail'in son provokasyonunun sembolü kuşkusuz, Ağlama Duvarı önünde kutlama yapan siyonistlerin görüntüleri olacak.
Zira ortaya çıkan resim, tek kelimeyle korkunç!
Hava kararmış... İsrail askerleri sokak aralarında içlerinde çocukların da olduğu sivilleri katlediyor... İnsanlığın ortak mirası olan Mescid-i Aksa'dan yükselen alev, gökyüzünü aydınlatıyor...
İki adım ötede, Ağlama Duvarı'nın hemen ötesinde birtakım insanlar, şarkılar ve danslar eşliğinde bu manzarayı kutluyorlar...
Ezilenlerin pedagojisine mi bağlarsınız yoksa kaderin bir oyunu mu dersiniz, bilmiyorum...
Ama 80 yıl önce Naziler'in soykırımından kurtulan bir halkın kurduğu devletin, bugün Hitler'in Almanya'sını aratmaması insanlık için trajedinin daniskası.
"Komşu çocukları" öldürülürken mutluluktan dans eden yobazlar da Kristal Gece'lerde kundaklanan ibadethanelerin, şehir meydanlarında yaktıkları kitapların ateşiyle coşan faşistlerin kopyası.
Bunların üzerinde "kahverengi gömlek" yok, o kadar
Zamanında Hitler'in faşizmini de önemsemeyen, şimdilerde de soykırım tehlikesini yüzyıl öncesinin arşivlerinde arayan uluslararası toplum, aynı delikten daha kaç kez sokulacak?
***
SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINI HATIRLATAN DEVRİMCİLER!
İsrail, Filistinli sivilleri vururken Türkiye de uyumadı. Her şehirde vatandaşlar yaşananları protesto etmek için sokaktaydı.
İstanbul'daki eylemlere katılan gazeteci bir arkadaşım, göstericilerin en az yarısının Suriyeliler olduğunu söylüyor.
Normaldir... Çünkü mesele yalnızca Türkiye'deki Müslümanları ilgilendirmiyor. Karşı karşıya olduğumuz bir insanlık sorunu.
Tüm dünyada ve Türkiye'de devrimcilerin gönlünü çalan Pink Floyd'un efsane gitaristlerinden Roger Waters'ın ta nerelerden Filistin'le dayanışma mesajları göndermesi de bu yüzden.
Bizdeki solcularsa pek oralı değiller.
Tamam, Notre Dame Katedrali kaza sonucu yanınca ağıt yakmıştınız ama ondan yüzlerce yıl önce yapılan Mescid-i Aksa'nın bir devlet tarafından kundaklanmasını umursamıyorsunuz. Zira ateyizliğinizin ancak Müslümanlığa yetecek kadar olduğunu biliyoruz.
Gerçi çoğunluğunuz küçük burjuva ama, ölen çocuklardan hangisine üzüleceğinizi de "proleter sınıf kini" bilincinizle karar veriyorsunuz.
Ama bari, birkaç saat içinde tüm dünyada aynı anda kendiliğinden gelişen bu anti faşist enternasyonalist dalgaya şapka çıkartacağınıza bir de kulp takmaya çalışmayın.
"Kardeşimi öldürme" diye meydanlara inenlere "Sokağa çıkma yasağı var, ayıp olmuyor mu dayanışmak" diye akıl vermek size mi kaldı?
Edecek bir lafınız varsa, pandemiyi hatırlatacaksanız, korona günlerinde sokağa insan öldürmeye çıkanlara edin.
***
KORONAYI SIFIRLAMA İHTİMALİ VAR MI?
17 günlük tam kapanmanın bitmesini iple çekiyoruz.
Ne var ki yasağın bitmesi için ilan edilen tarihin gelmesinin yeterli olmadığını söyleyen bilim insanları var.
Vaka sayısı bilmem kaç bine düşmeden açılmamız mümkün değilmiş. Mesela 5000 iyiymiş...
Dünyanın en iyi sağlık altyapısına sahip 84 milyonluk bir ülkede, üstelik de bahar ayında böyle radikal bir hedefin izahı nedir?
Pandemi yokken aynı dönemlerde üst solunum yolu vakalarının ve ölümlerinin sayısı bile bu kadar az değildi.
E bu sene grip ve nezle gibi hastalıkların bir anda ortadan kaybolduğunu, tüm üst solunum yolu vakalarına korona dendiğini de biliyoruz.
O halde "limitiniz kaç" ve bilimsel gerekçesi ne?
Yoksa hedefleri resmi olarak bu senenin mevsimsel gribi diye adlandırılan koronayı sıfırlamak, bitirmek mi?
Bu mümkün değil dediğimizde, "Hekim değilseniz istatistikten de bahsetmeyin" türünden garip itirazlar yapıyorlar.
O zaman pandemi döneminde hekimliğini unutmayan isimlerden Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın sorusunu tekrarlayalım:
"100 sene önce pandemi yapan gribi bitirecek aşıyı halen bulamamış olan bilimin koronayı bitirecek bir aşıyı bulma ihtimali nedir?"
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz