Anayasa Mahkemesi "oybirliğiyle" HDP'nin kapatılması talebiyle hazırlanan iddianameyi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iade etti.
Mahkeme bu kararına gerekçe olarak "usul eksikliklerini" gösteriyor. Ölmüş HDP'lilerin bile siyasi yasak talebiyle dosyaya eklenmesi gibi özensizliklerin altını çiziyor. Yüzlerce sayfalık iddianamede HDP ve PKK arasındaki gün gibi ortada olan ilişkinin somut şekilde ortaya koyulmadığını ifade ediyor.
Bu durumda başsavcılık ya yeni bir dosya hazırlayacak ya da girişimden vazgeçecek.
Her iki durumda da meselenin gazının kaçacağı aşikâr.
Başsavcılığın kapatma girişimini coşkuyla karşılayanlarsa sukutuhayale uğramış görünüyorlar.
Hatta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi'nin kapatılması gerektiğini bile söyledi.
Fazlasıyla aşırıya kaçan bu tepkileri ve ahalideki şaşkınlığı anlamakta zorluk çekiyorum.
Tıpkı, Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın kapatma talebini kabul edeceğine dair oluşan havayı garip bulduğum gibi...
Okurun çok hoşuna gitmemişti ama dava gündeme geldiğinde bu köşede "Peki ya HDP kapatılmazsa" diye sormamın sebebi de tam olarak buydu.
Öyle ya, kimilerinin umudunu bağladığı AYM'nin yapısını ve yakın zamandaki tartışmalı kararlarını unuttuk mu?
Peki, o zaman mahkemenin derin siyasi yansımaları olan bu krizi sürüncemede bırakmayıp netleştireceğine, çözüme katkı yapacağına dair beklentilerin dayanağı neydi?
Hele ki, kimlerin, hangi çevrelerin bu kapatma işini neden bu kadar hevesli şekilde dayattığını kestirmek mümkün değilken?
Haklıyken haksız duruma düşmek tam olarak böyle bir şey olsa gerek.
Önünü arkasını kestiremediğimiz gündemler arasında pinpon topu gibi sekmek istemiyorsak ilkesel ve soğukkanlı davranmak zorundayız.
***
MEMLEKETİMDEN HUKUK MANZARALARI
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un eşi Fatmanur Altun, kendisine "İslam'la ilgileri yok bu aç köpeklerin" diye hakaret eden birisi hakkında şikâyette bulunmuş.
Altun'un başvurusunu görülmeye değer bulmayan mahkeme ise sanık hakkındaki beraat kararında şu ifadelere yer vermiş:
"İfadenin içeriği değerlendirilirken ilk olarak belirlenmesi gereken husus olarak söz konusu ifadenin somut bir olgu isnadı olmayıp değer yargısı açıklaması olduğu belirlenmiş, bu değer yargısı açıklamasının belli düzeyde olgusal temel içerdiği anlaşılmıştır."
Kararı yazanların takır tukur dili ve akla ziyan kavramsallaştırmaları, yargı camiamızın düzeyini göstermesi açısından önemli olsa da bir kenara koyalım... Mahkemenin bize ne demek istediğini anlamaya çalışalım:
İlk soru, birine "aç köpek" demek bir değer yargısının ifadesiyse, burada yargıya varılan "değer" nedir?
Mesela ömrünü değer-değer yargısı ayrımının izahına adamış değerli filozofumuz İoanna Kuçuradi bu yoruma ne der?
İkincisi, sanığın, davacı hakkında sarf ettiği "aç köpek" ifadesinin "belli düzeyde olgusal temel içerdiğini" öne süren mahkemenin bu konuda elindeki deliller nelerdir? Heyetin, Altun'un "biraz aç olduğu" yönündeki kanaatleri mi?
Aramızda bizi aydınlatacak hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisi var mı?
***
TABİİ, TAMİR ETMEK İÇİN ÖNCE BOZMAK LAZIM
Akademisyenlerimiz, doktorlarımız, kişisel gelişimcilerimiz sıraya girmiş gibi birbiri ardına pandemi kitaplarını satışa sunuyorlar.
Hemen hemen bütün kitapların başlığı aynı:
Belirsizlikle Barışmak, Kaygı ve Endişeyi Yönetmenin 100 Yolu vs.
Benim favorim, korona korkusunun insanlar üzerinde yarattığı "psikolojik tortuyu" yok etmek için pratik öneriler içeren bir ruhsal kılavuz kitabı yazan Kemal Sayar...
Zira kitaptan hemen önce, toplumun kolektif bir korku travma yaşayıp kendine gelmesi için TV'lerde, hatta şehirlerin ekranlarında entübe olan korona hastalarının verilmesini öneren de Kemal Bey'den başkası değildi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz