Bilim Kurulu'nun düşük riskli bölge ilan ettiği Güneydoğu'daki, nam-ı diğer Mavi Vatan'daki turumuz devam ediyor. Şanlıurfa'nın ardından bugün de halkın "deniz" dediği bereketli Mezopotamya'ya tepeden bakan Mardin'deyiz.
Mardin'e girer girmez tarih boyunca bu denli ilgi görmesinin nedenini "hissediyorsunuz". Burada insanın yüzünü güldüren, içine ferahlık veren gizemli bir atmosfer var.
850 bin nüfuslu kentte günlük vaka sayısı 15-20 arasında. Tıpkı Şanlıurfa gibi, Mardin de pandeminin ilk günlerinde en kötü tabloyla karşılaşmış. Görüşlerini aldığım sağlık uzmanları, bu süreçte halkın yüzde 43'ünün virüse yakalandığını söylüyorlar. Vaka sayılarındaki bugünkü iyi durumu da İsveç modelini akla getiren bu benzerliğe bağlıyorlar.
Yeni ve eski şehir diye iki ayrı merkezi olan Mardin'de rastladığım herkesin ağzında maske vardı. Ancak ilçelerde, köylerde bu yeni gelenek hiç kabul görmemiş. Mardinliler maskeyle ilişkilerini de "kurallara uyma hassasiyetiyle" izah ediyorlar. Mavi bayraklı Güneydoğu illerinin hepsinde gözlemlenen bu durumu, Mardin'in uzun yıllar OHAL altında yaşayan bir kent olmasıyla açıklayanlar da var. Kısacası, kalabalık ailelerin bir arada kaldığı, günlerce süren taziyelerin devam ettiği şehir hayatına ara vermeden sürece uyum sağlamayı ustalıkla başarmışlar.
İzolasyon tedbirlerinin pek çoğundan muaf olan Mardin'de şu an yaşam büyük oranda normale dönmüş. Ama "Eski tadı yok" diyorlar. Çünkü tarih boyunca Mardin'in ticaretinde ve kültüründe büyük etkisi olan turizm, pandemi sürecinde tamamen durmuş. Eski ritmine kavuşması da zaman istiyor.
Türkiye'nin diğer illeri pandemi yasaklarıyla uğraşırken normal yaşama yaklaşan yeni Mavi Vatan'daki her il bu başarısını bir sırra bağlıyor.
Urfalılar bu sorumu "isot" diyerek yanıtlamışlardı. Soruma Mardinlilerin yerine ben cevap vereceğim...
Bence Mardin'in pandemideki en büyük avantajı, yüzlerin hep gülmesi. Bilim Kurulu'muz ne der bilmiyorum ama kentin Süryani başpapazı da bu tespitime katılıyor.
***
BU KAÇINCI TORUNUM BİLMİYORUM?
Mardin pek çok dinin, dilin ve kültürün bin yıllardır barış içinde yaşadığı bir kent. Süryaniler de bu mozaiğin en renkli parçalarından. Mardin'de tam 11 kiliseleri var.
Mardin'e gelmişken, bugün Mardin'deki 36. yılını dolduran Başpapaz Horiepiskopos Gabriyel Akyüz'ü de ziyaret ettim.
Papaz Gabriyel, 6 dil biliyor. Korona günlerini fırsata çevirip yazdığı "Hz. Muhammed'in Ahidnameleri ve Osmanlı Fermanları" isimli eseri de dahil 35 kitabı var.
Gabriyel Bey'in bir o kadar da torunu var. Şaka yapmıyorum. Zira torunlarının sayısını bilmediğini söylüyor. Çocuklarının sayısını sorduğumdaysa biraz düşündükten sonra şöyle yanıt verdi:
"Cumhurbaşkanı'mız 3 çocuk demişti. Onun önüne bir koyun. İşte o kadar!"
Sohbetimiz boyunca da Gabriyel Bey'in güler yüzlü eşi ve kaçıncı olduğunu kestiremediği dünyalar güzeli torunu 6 aylık Beyrul da bize eşlik etti.
Normalleşmeyle geçen hafta ilk toplu pazar ayinini yaptıklarını söyleyen Papaz Gabriyel, moralin, toplu halde ibadetin pandemide insanlara iyi geldiğini söylüyor.
***
GERİ DÖNÜŞÜMLÜ TİCARET NASIL OLUR?
Mardin özellikle son yıllarda İstanbul, İzmir ve Ankara gibi Batı illerinden gelen yerli turistin gözdesi. Bölgenin mistik yapısı, daha rafine zevkleri olanları kendisine çekiyor.
Eski şehir diye anılan ve asıl tarihi zenginliğin olduğu yukarı Mardin, muhteşem butik oteller ve yıldızlı aşçıların çalıştığı birinci sınıf restoranlarla dolu. İstanbul'dakileri ya da başka bir Avrupa kentindekileri aratmıyorlar.
Onlardan biri, Ebru Baybara Demir'in kurduğu Cercis Murat Han Konağı. Hikâyesini dinler dinlemez gittiğim mekânda Ebru Hanım'ı bulamadım. İstanbul'a gitmiş. Eşi Fatih Kaya ve çalışanlardan dinlediklerim çok ilgi çekiciydi.
Çocuğunun yakalandığı hastalık için doğal tedavi yöntemleri arayan Ebru Hanım, bu süreçte İstanbul'dan Mardin'e gelmiş. Ve binlerce yıllık sorgül tohumunu keşfetmiş. Sorgül gibi tamamen yerli tohumların ürünleriyle yaptığı yemekleri satmaya başlamış. Ardından Birleşmiş Milletler'e işletmesinde mültecileri istihdam etmek için bir proje kabul ettirmiş. İşletmede çalışan 42 kişinin yüzde 60'ını Suriyeli mülteciler oluşturuyor.
Ebru Hanım, Bask Dünya Aşçılık Ödülleri'nde ilk 10 giren tek Türk.
Ortaya koyduğu iş de ekolojik, ekonomik ve kültürel olarak geri dönüşümlü ticaretin nasıl yapılacağının en güzel örneği.
***
MARDİNLİ MARİLYN MONROE
Kente yerleşen renkli simalardan biri de Mardinli Marilyn Monroe lakaplı Melek Akarmut. Eşinin işi dolayısıyla buraya gelmiş ve kalmış. Kendine yöresel ürünler satan küçük bir dükkân açmış.
Aylin Hanım, sokak hayvanlarının hamisi. Kendi imkânlarıyla bir barınak bile kurmuş. Bu konuda Büyükşehir Belediyesi'nden yardım bekliyor. Bizden iletmesi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz