Bilim Kurulu'nun turuncu ilan ettiği ve pandemi yasaklarının devam ettiği Mersin'in ardından yeni Mavi Vatan'ın kalbi Şanlıurfa'dayım. Urfa pek çok izolasyon tedbirinin kaldırıldığı Güneydoğu illerimizin en büyüklerinden. 2 milyonu aşan bir nüfusa sahip.
Peki, Urfa yasakların sürdüğü turuncu ve kırmızı kategorideki diğer illerimizden farklı olarak ne yaptı da büyük oranda özgürlüğüne kavuştu?
Zira Urfa'nın sıcak kadim kültürü fiziki mesafeye hiç de uygun değil. Geniş ailelerin bir arada yaşadığı, misafirliğin vazgeçilmez olduğu bir yerden bahsediyoruz. İzolasyon döneminde de taziyeler, düğünler, sıra geceleri gibi gelenekler yeraltına inse bile devam etmiş.
Normalleşmenin başladığı bugünlerde kentin sokaklarında günlük hayat devam ediyor. Mekânlar, çarşılar açık. Urfa'nın alametifarikası ciğerciler de çalışmaya başlamış. İlçelerde, köylerde durum ne tam olarak bilmiyorum ama şehir merkezinde dışarıda gördüğüm herkesin ağzında maske var. Toplu taşımada da maske kullanımı yaygın.
Sohbet ettiğim Urfalılardan kentin mavi bayrağı hak etmesine dair farklı teoriler duyuyorum. Urfa'nın temizlik kültürünün etkili olduğunu söyleyen de var. Ama herkesin üzerinde hemfikir olduğu konu acı biberin, isotun şehirde peynir ekmek gibi tüketilmesi.
Şu an kentteki vaka sayısı sadece 50. Ancak pandeminin ilk aylarında bu sayı binleri aşmış. Görüşlerini aldığım sağlık uzmanları, Urfa'nın yüzde 40'ından fazlasının hastalığı geçirdiğini söylüyorlar.
Aklıma elbette tüm dünya kapanırken sürü bağışıklığı modelini uygulayan İsveç geliyor. Pandeminin başlarında koronayla yüzleşen Urfa'da bugünlerde vaka sayılarının neredeyse sıfırlanmasının en mantıklı izahlarından biri bu gibi görünüyor.
***
BU DA 'AŞİRETLER BİLİM KURULU'
Şanlıurfa dediğinizde akla gelen aşiretlerin pandemi sürecinde ne gibi bir işlev gördüğünü konuşmak üzere kentin en önemli kamusal alanlarından Haşimiye Meydanı'na uğradım.
Biniicil Aşireti'nin ileri gelenlerinin sohbetine katıldım.
Meğer her sabah burada toplanıp köylerindeki sorunları masaya yatırırlarmış. Bu meclis, pandemi döneminde de alınacak tedbirlerin tartışılıp karara bağlandığı toplantılar yapmaya başlamış. Bir nevi "Aşiretler Bilim Kurulu" gibi çalışmış da diyebiliriz.
Görmüş geçirmiş, halkın içinde olan ve yüzleri daima gülen böyle Bilim Kurulu'na can kurban.
***
POŞU, URFALININ DOĞAL MASKESİ
Şanlıurfa sokaklarında sıkça rastlayabileceğiniz yöresel kıyafetli ve mutlaka poşulu amcalara da pandemi boyunca ne yaşadıklarını sormayı ihmal etmedim. Zira bu çınarların yaşam deneyimlerinin biz yeni kuşaklar için altın değerinde olduğunu düşünüyorum.
Şansımıza, kentin kulisi diye anılan Gümrük Han'da Urfa'nın en meşhur eski tüfeklerinden Bekir Felhan'la karşılaştık.
Nam-ı diğer Urfalı Anthony Quinn, film setlerinden fırlamış gibi karizmatik bir sima.
Pandemi sürecinde de keyfi hiç kaybolmamış.
Maskesini de yanından eksik etmiyor ama asıl sırrı poşusundaymış. "Bizim doğal maskemiz poşu" diyor Bekir Abi.
İstatistikler de plastik maskelerdense bu pamuklu poşuların daha sağlıklı ve işlevsel olduğunu doğruluyor.
***
MAVİ VATAN'IN VALİSİ
Mavi bayraklı Şanlıurfa'nın sırrını çözmek için son olarak kentin güler yüzlü ve sevilen Valisi Abdullah Erin'i ziyaret ettim.
Vali Erin, pandemi sürecindeki tedbirleri Urfa'nın geleneksel dokusuna uygun şekilde hayata geçirdiklerini anlatıyor.
Organize olmayı ve paniğe neden olmadan, önceden hazırlanmış kriz senaryolarını devreye sokmayı başarmışlar.
Vali, Urfa'nın bugün mavi bayraklı iller arasında yer almasındaki avantajlarından birinin de genç nüfus olduğunu söylüyor. Şehrin nüfusunun yüzde 50'si 19 yaş altında. 65 yaş üstü nüfusun oranı ise sadece yüzde 6.
Aşılama konusunda da hiçbir sıkıntı yaşanmamış. İsteyen herkes aşı olma imkânına sahipmiş.
Vali Erin'in her zaman hayırla andığımız efsanevi Vali Recep Yazıcıoğlu'nu akla getiren bir tarzı var. Entelektüel, mütevazı ve samimi... Urfa gibi demografik olarak çok renkli bir kenti yöneten Abdullah Bey'in, aralarında Kürtçe, Arapça ve Farsça'nın da olduğu dilleri bilmesi büyük şans.
Valilik bünyesinde kurulan ve Suriye'nin kuzeyine de yayın yapan Barış Pınarı FM'de Arif Faraç'ın programına konuk olmak da büyük keyifti.
Bu arada Mersin'de bir polis memuru, basın kartımı göstermeme rağmen haber yapmak için valiliğin izni gerektiğini söylemişti. Neyse ki polisin yanlış tutumu Mersin Valiliği'nden döndü. Arayıp üzgün olduklarını söylediler. Urfa'da böyle garip bir taleple karşılaşmadığım için memnun olduğumu söylemek istiyorum.
Yarın da Mardin'de olacağım. Bakalım onların sırrı ne?