Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün CHP ve İYİ Parti'ye sürpriz ziyaretler yaptılar. Gara'da 13 vatandaşımızı rehin alıp katleden PKK-YPG'ye yapılan operasyon hakkında Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve Meral Akşener'i bilgilendirdiler.
Çok yerinde bir adım.
Zira terörle mücadele konusunda Türkiye'nin içinden kafa karıştırıcı, sorumluluğu Türk devletine yıkan ve dolaylı olarak PKK'yı yüreklendiren açıklamalar yükselirken, Biden yönetiminden gelen ikircikli mesajlara kızmanın anlamı yok.
İktidar cephesinden gelen bu şeffaf ve sağduyulu tavrın devamı Meclis'te gelmeli. 40 yıldır devam eden PKK terörüne karşı tüm partilerin altına imza atacağı bir bildiri yayınlanmalı.
Kınamadan bahsetmiyorum.
PKK'nın siyasi kanadı olduklarını, yöneticilerinin ve siyasetçi adaylarının Kandil'den atandığını saklama gereği bile duymayan HDP ve çevresi dışında kınamayan da kalmadı.
Kahrolsun demekle sorun çözülmüyor.
Artık yapılması gereken, PKK terörünün, şiddetin meşru bir mücadele ve siyaset aracı olarak görülemeyeceğinin altının kalınca çizilmesidir...
Şiddeti sistematik olarak övmeyi, hatta kınamayı İspanya'da olduğu gibi parti kapatma gerekçesi sayan Venedik Kriterleri'nin hatırlatılmasıdır...
Bölge ülkeleri dahil PKKYPG'ye destek veren tüm devletlere oyunun afişe olduğunun açıkça ilan edilmesidir.
Kimse merak etmesin... Bu ne hükümete destek ne de halen Millet İttifakı'nda HDP ile yan yana duran muhalefete köstek anlamına gelecektir.
Seçmen, yıllardır devam eden bu rezil oyuna karşı böyle bir ulusal hamleye önayak olanı da destekleyeni de bağrına basar. Zira herkes fena halde sıkıldı.
Ha illa HDP diyenler varsa... Buyursunlar.
Bakalım HDP yöneticilerinin PKK'dan siyaseten de olsa ayrışmaya niyetleri ve cesaretleri var mıymış, açıkça görürüz.
Böylece yıllardır HDP'ye müthiş bir siyasi konfor sağlayan bu liberal masalı da tedavülden kalkmış olur.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
TTB, İNGİLİZ BÜYÜKELÇİ KADAR OLAMADI
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, günler sonra Gara'da 13 vatandaşımızın PKK tarafından katledilmesiyle ilgili bir bildiri yayınladı. İmlasına dokunmadan aktarıyorum:
"Gara'de yaşamını yitirenlerin kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyor, acılarını paylaşıyor ve 13 yurttaşımızın sağ salim kurtarılamaması nedeniyle de çok üzgün olduğumuzu belirtiyoruz."
HDP'nin doktor örgütlenmesinin bu açıklamasını okuyan bir yabancı sizce ne düşünür?
Sanırım Gara diye bir yerde çığ düştüğünü ve 13 kişinin de kurtarılamadığını falan değil mi?
Birleşik Krallık'ın Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott da bir yabancı.
Aşağıdaki açıklama da İngiliz Büyükelçi'nin katliamın duyulmasından saatler sonra resmi hesabından attığı mesaj:
"Kuzey Irak'ta Türk asker ve sivillerin hayatlarını kaybettiklerine dair haberlerden derin üzüntü duydum. Bu zor zamanda, etkilenenlere ve müttefikimiz Türkiye'ye başsağlığı ve taziyelerimizi sunuyorum."
Kim buralı, kim yabancı?
***
CUMHURİYET BU KADAR MI ELE AYAĞA DÜŞTÜ?
"ABD, Boğaziçi Üniversitesi'ne el koyabilir" haberinden ötürü eleştirdiğim Cumhuriyet gazetesi yumağa dolanmaya devam ediyor.
Önce sanki haber gazetelerinde çıkmamış gibi kimin yazdığı belli olmayan bir makaleyle hakaretler döşendiler. Kendilerine iftira attığımı söylediler. Aynı yazıdaki tarihe geçen "Cumhuriyet gazetesi, Can Dündar'ın trol gazeteciliğinden 7 Eylül 2018'de kurtulmuştur" itirafıyla "dostlarına" bile alay konusu oldular.
Dün de özür dileyip oturacaklarına "Altınok sanki yeni bir şey açıklıyormuş gibi yanıt verdi... 100 yıllık Cumhuriyet gazetesini anlaması için kendisinin biraz çalışması gerekiyor..." diyerek tüy dikiyorlardı.
Yahu arkadaşlar, size somut bir soru sordum? Böyle rezil bir haber Cumhuriyet'e yakışıyor mu dedim.
Bırakın benim yaşımı, birikimimi falan... Varsa yüzünü yere düşürdüğünüz okurlarınızın da içini soğutacak bir izahınız, yapın.
Böyle bir vasatlığın çıkardığı aklın laf sokmalarından alınacağımı falan mı düşünüyorsunuz?