Bu coğrafyada yaşayıp yakın tarihi azıcık bilen birisinin başlıktaki soruya vereceği cevap bellidir:
Bizimle mümkün olduğunca az ilgilensin yeter!
Zira ABD nereyi mercek altına alsa, dosyasını raftan indirse, demokrasisini yeterli bulmadığı gerekçesiyle oraya çöker. Vietnam'dan bu yana girdiği ve girmeye çalıştığı ülkelerin başına ne felaketler açtığı ortada.
Irak'ta Saddam'ın, Afganistan'da Taliban'ın, Suriye'de Esad'ın yaptıklarıyla, buralara "düzen" getirmek isteyen ABD'nin neden olduğu yıkım kıyaslanabilir mi?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
İşte ben ve benim gibi düşünenler, tam olarak bu "basit" gerekçeyle "Trump" dedik. Bu yüzden, "izolasyon" diyen, Pentagon'a rağmen Amerikan askerlerini eve çağırmaya uğraşan, ABD'yi içe döndürmeyi vaat eden Trump'ı "ehveni şer" görüyoruz.
Biden ve temsil ettiği "geleneğin" aksine Trump'ın Orta Doğu'ya dair rezervlerinin siyasi ya da dini değil, ekonomik (dolayısıyla daha öngörülebilir) olduğunu söylüyoruz.
Trump döneminde ABD ve Türkiye'nin çelişen çıkarlarının neden olduğu krizlere her defasında "diyaloğun" kapısını açtığı fiili çözümler bulunması bunun en net göstergesi.
***
Elbette her kesimden yurtseverin paylaştığı bu müşterekten ayrı düşenler de var. Aylardır konuştuğumuz ABD seçimleri de bir ABD başkanından beklentisi "gölge etmesin başka ihsan istemez" diyenlerden çok farklı olanları iyot gibi açığa çıkardı.***
Birkaç gündür de Trump'ın yasal ve meşru itirazlarına rağmen başkanlığı küresel bir medya kampanyasıyla "resmen" ilan edilen Biden'ı kutlamak için sıraya geçtiler.