"İsyan" isimli şarkısıyla tanınan Halil Sezai'nin Tuzla'da yaşlı komşusu Hüseyin Meriç'i darp ettiği görüntüler toplumda infial yaratmıştı.
Kamuoyunun sosyal medyada çığ gibi büyüyen tepkisi üzerine şarkıcı 17 Eylül'de tutuklanıp cezaevine konulmuştu. 'Silahla tehdit', 'silahla kasten yaralama', 'alenen hakaret', 'konut dokunulmazlığını ihlal etme' ve 'mala zarar verme' suçlarından hakkında toplam 13 yıl 10 aya kadar hapsi isteniyordu.
Sezai dünkü duruşmada 1 yıl 11 ay 17 gün hapis cezasına çarptırılarak tahliye edildi.
Kamuoyu vicdanı tatmin olmamışa benziyor. Zira herkes karara veryansın ediyor.
Bana sorarsanız Halil Sezai çok bile yattı!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Elbette bunu şarkıcı hakkındaki iddiaları önemsiz gördüğüm için söylemiyorum. Ancak yasalarımıza göre yukarıda saydığım fiillere karşı mevcut delillerle verilebilecek ceza bu. Eminim mahkeme heyeti de üzerlerindeki medya baskısını fazlasıyla hissederek elinden geleni ardına koymamıştır.
Hatta söz konusu kişi Sezai gibi tanınmış biri olmasa muhtemelen karakoldan serbest bırakılacaktı. Kamuoyu baskısı oluşmadığı için de tutuksuz yargılanacaktı vs.
Evet, bu tarz durumlarda sosyal medyada oluşturulan kanaatle kolluğun ve yargının en üst perdeden olaya müdahil olmasını belki sağlayabiliyoruz. Şahit olduğumuz zorbalık karşısında gösterilen tepkiyle de yüreğimiz azıcık ferahlıyor.
Ama nereye kadar?
Türkiye bir hukuk devleti. Polisin ve yargının görevi kamuoyu algısını yönetmek değil. Zanlının kim olduğuna bakmaksızın anayasaya ve yasalara göre harekete geçmek.
Bu noktada mevcut yasalarımızın toplumsal sorunlar ve ihtiyaçlar karşısında ne kadar işlevsel olduğu tartışması ortaya çıkıyor.
Sık sık verilen örnekse yurttaşların can ve mal güvenliği hakkının yasalarla çok sıkı şekilde korunduğu ülkeler. Örneğin ABD'de bırakın birini dövmeyi, bir vatandaşın mülküne izinsiz girmeniz halinde bile hayatınız kayar.
Türkiye ve ABD'nin koşullarının, toplumsal pratiklerinin, geleneklerinin, kültürünün birbirinden çok farklı olduğu malum. Ne var ki bireyin mülkiyet ve bedensel bütünlüğünün korunması hakkının Türkiye'de de yükselen bir ihtiyaç ve talep olduğu ortada.
Konuyu cesurca tartışmalıyız.
***
Kalbimiz İzmir'de atıyor
Dün yazıyı gazeteye göndereceğim saatlerde İzmir'den deprem haberi geldi. Depremin büyüklüğü 6.6 olarak açıklandı. Şu ana kadar gelen bilgilere göre kentin Bornova ve Bayraklı ilçelerinde yıkılan binalar var.
Geçmiş olsun İzmir. Tüm Türkiye'nin kalbi İzmir'de atıyor.