Çevrenizde sosyal medyada hesabı olmayan kaç kişi var?
Twitter'da, Facebook'ta, Instagram'da adıyla sanıyla olmasa da bu mecralardaki havayı yakinen takip eden gizli kullanıcıları kastetmiyorum ama. Kaldı ki küresel kütüphanemiz Google'da hangi aramayı yaparsanız sizi öncelikli olarak Twitter gibi platformlardaki verilere yönlendiriyor. Dolayısıyla hayatında internet elinde akıllı telefon olanın artık paralel hayatımız haline gelen sosyal medyadan etkilenmemesi imkânsız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Sözünü ettiklerim gerçek anlamda bu sanal alemden uzak olanlar. Bunu tercih edenler.
Instagram'da bedenlerini, mahremiyetini, kişiye özel anlarını teşhir etmeyi "hâlâ" bir ihtiyaç olarak hissetmeyenler mesela. Siyasi sohbetlerini, masalarında tanımadığı insanların oturduğu kocaman bir kahvehaneye dönüşen Twitter'da yapmayı normal bulmayanlar. Arkadaşlarının, hısım akrabanın, ahalinin doğum günlerini, kandilleri, bayramları Facebook'tan like'layarak değil eski usul kutlayanlar...
Evet "garip" insanlar...
Bulmakta zorlanıyorsunuz değil mi?
***
Benim
sanal paralel hayatı olmayan, tek kişilikli birkaç tanıdığım var.
Bence çok özel ve sahici insanlar. Bu yüzden de
sanal alemdeki kişiliğimin gerçekliğimi ne kadar zedelediğini düşünmek,
kendimi kalibre etmek için sık sık onları dinliyorum.
Birincisi, normalde duymamızın gerekmediği tonlarca iç karartıcı, moral bozucu enformasyona maruz kalmadıkları için kötü şeylerden daha az bahsediyorlar. Sağlık Bakanı'nın ismini söyleyemesin, coğrafi bölgeleri sayamasın diye YouTube röportajı yapılan güzel
sosyal medya ünlüsünü küçümseme, aşağılama "keyfini" onlarla paylaşmanız mümkün değil mesela...
Sonra, gündemleri kesinlikle daha renkli ve çeşitli. Çünkü kendilerine özgü. Twitter'da organize üç beş provokatör, sahte hesaplarla "Kemalist cumhuriyeti yıkacağız" tartışmasını ülkenin birinci gündemi haline getirirken onlar
yaşadıkları, algıladıkları hayatlarıyla meşguller. Umacılarla değil, iş edindikleriyle ilgileniyorlar.
***
En önemlisi de ağızlarından çıkanlar daha cesurca.
Konuşmadan önce düşünme refleksleri,
Tweet atıyormuş gibi konuşmaya alışan sosyal medya bağımlılarından farklı. Geneli, ortalamayı ikna edip like alma alışkanlığı edinmedikleri için özgünlüklerini törpülemiyor, vasatlaşmıyorlar.
Bu nokta hayati.
Zira olduğumuzdan büyük ve önemli göründüğümüz
paralel hayat tektipleşmeyi dayatıyor. İfade özgürlüğüne, farklılıklara, renklere zaten ağır gelen mahalle
baskısını tüm ülkeye hatta dünyaya yayıyor.
Zamanın küresel ruhuna, politik doğruculuğa aykırı fikirler,
sanal linç korkusuyla ya da az anlaşılma ve çok beğenilmeme kaygısıyla dile getirilmiyor. Hatta kimi zaman "aptallıklara" da ortak olunuyor. Araştırmalarda sosyal medyanın kullanıcılarda yaygın olarak kaygı bozukluğuna yol açtığına dair çıkan sonuçlarının birinci nedeni de bu.
Ulus devletlerin ifade özgürlüğü üzerindeki baskılarını kırıp demokrasiyi, küreselleştirmeyi vaat eden sosyal medya platformlarının neden olduğu
sansür böyle giderse
kanıksanacak, normalleşecek. Herhangi bir otoritenin müdahalesine gerek duymadan birey kendisi oto kontrolünü sağlayacak.
Uzun vadede bir tehdit değil bu. Unutmayın,
sosyal medya illüzyonu öncesini de bilen son nesil biziz.
"Bilsek de unutmak üzereyiz.
Artık çok geç" mi diyorsunuz?
Al sana
Cesur Yenidünya!