Fatih Portakal hakkında, "devletin bankalardaki mevduatlara el koyacağı" şeklindeki yalanı üzerine suç duyurusunda bulunuldu.
CHP ve FETÖ'nün yeni particikleri ayakta.
Dün de Gazeteciler Sendikası isimli yapı Portakal'ın yaptığına "farklı düşünce" diye sahip çıkıyordu:
"Sayın Cumhurbaşkanı siz kutsal değilsiniz, sizden farklı düşünmek suç değil, sizden korkmuyoruz. Bizi yargı sopasıyla susturamayacaksınız."
Portakal'ın yaptığı gazetecilik faaliyetiyse tüm dünyada suç ve bel altı bir yöntem sayılan manipülatörlük ne?
Bu işin "Cumhurbaşkanı'ndan farklı düşünmekle" ne ilgisi var?
Yasalar, BDDK kanunu, etik, meslek ahlakı ortada...
Ülke salgın hastalık halindeyken, yanlış bilgi ya da söylenti yayarak yatırımcıları yanıltmak, insanları paniğe sevk etmek, ekonomik hayatı sabote etmeye çalışmak, ülkedeki kurumların, sivil toplumun ya da siyasi partilerin sahipleneceği bir faaliyet olabilir mi?
Kaldı ki, Portakal'ın yanı sıra FETÖ unsurlarının son yıllarda sık sık denediği bu yöntemin verdiği zarar kime?
İnsanların panik halinde bankalardaki mevduatlarını çekmesinin doğuracağı ekonomik faturayı ödeyecek olan kim?
Tabii ki bizler, CHP'lisiyle, AK Parti'lisiyle, zenginiyle fakiriyle 83 milyon. Hatta doğmamış çocuklarımız, geleceğimiz.
***
Ama Türkiye garip bir ülke.***
Bu arada hazır söz manipülatörleri canhıraş sahiplenen Gazetecilik Sendikası'ndan açılmışken... Ekrem İmamoğlu'nun eleştirilerinden ötürü dava açtığı meslektaşlarımızla ilgili hiçbir açıklama yapmayı düşünmüyorlar mı?