Pazartesi günkü yazımda devletten daha fazla destek (Milli gelirin yüzde 10'u) beklediklerini açıklayan TÜSİAD'a bir vatandaş olarak çağrı yapmıştım.
En çok tartışılansa yurt dışına götürülen paralarla ilgili yazdıklarım oldu.
Tekrar edeyim... Madem TÜSİAD kendisini bu memleketin bir öznesi olarak görüyor ve başta devlet olmak üzere herkesin taşın altına elini sokması gerektiğini açıklıyor... Kardan zarar eden patronların bu kadar talepkar olduğu bir ortamda, kendilerini zengin eden dar ve orta gelirlilerin de iki çift laf etmeye hakkı olsa gerek.
Öyle ya devlet, TÜSİAD'ın istediği desteği verecekse, vatandaşından yani bizlerden alıp verecek...
O halde iş adamlarımız da, yurt dışına götürdükleri paraların hiç olmazsa yüzde onunu Türkiye'ye getiremezler mi? İstiyorlarsa yatırım yapmak yerine yine kendi bankalarına yatırsınlar.
Başında "Türk" ibaresi bulunan Türk Sanayicileri ve İş adamları Derneği bu işe ön ayak olamaz mı?
***
Yurt dışına uçurulan paralar derken üçten beşten bahsetmiyorum... Dünya merkez bankalarının çatı örgütü sayılan
Bank For International Settlements'ın verilerine göre (BIS) son 18 yılda yurt dışına giden para
500 milyar dolar civarında.
Muhalefetin istediği gibi
IMF'ye başvursak isteyeceğimizin 50-100 misli!
Altını çizerek söylüyorum. Sermaye hürdür. Kendisini nerede güvenli görüyorsa oraya gidebilir.
Tartıştığımız da
karını maksimize etmeye çalışan rasyonel sermaye hareketi değil. Vatandaşlık alabilmek
için,
Londra'da, Miami'de, Dubai'de şurada burada 3-5 rafineri, maden parasına başlanılan otel inşaatlarından falan bahsediyoruz.
Bu kadar kaybı göze aldıktan sonra alınan o kıytırık vatandaşlıkların korona günlerinde
Avrupa'da, ABD'de hiçbir hastanenin kapısını açmadığını gören zenginlerimiz hala geleceklerinin memleketlerinde olduğunu anlamadılar mı?
***
Peki, zenginlerin, akıllarını kullanarak bunca para kazandıkları
Türkiye'den zararına gitmeye çalışmalarının sebebi ne?
Bu sorunun cevabını
gazeteci kılıklı spekülatörlerin yeniden ısıtmaya
çalıştıkları paranoyalarda bulabilirsiniz.
Ne zaman hava bulansa aynı propagandaya başlıyorlar...
Dolar mı fırladı? Darbe girişimi mi oldu? Hemen geçiyorlar klavyenin başına, kameranın karşısına...
"Devlet bankalardaki paranıza el koyacak" diye korku pompalamaya
başlıyorlar.
Hafızanızı yoklayın... Son on yılda kaç kez
FETÖ'cülerle birlikte bu yalanı attılar ve devlet ne zaman dediklerini yaptı? Ve daha da önemlisi korkuya kapılıp kaç kişi zarar etti?
İşin daha da garip bir yanı var... Yukarıda sözünü ettiğimiz paraların Türkiye'den çıkartılmasına
"varlık yönetimi birimleri" adıyla aracılık eden
meşhur ABD ve Alman bankalarının gönüllü
anchormanlığını yapan bu tiplerin "halkçı" "Cumhuriyetçi" diye alkış alması.
Bu arada spekülatörler hakkında açılan
ceza davalarının bir işe yarayacağını sanmıyorum.
Ucuz komisyoncular sonra başımıza kahraman kesiliyorlar.
Yapılması gereken spekülasyonlarla neden oldukları maddi zararın parasal olarak kendilerinden talep edilmesi.
Bakın o zaman ekranlarda solculuk, ulusalcılık oynayan spekülatörler,
"anchorman" adını koydukları teknelerinde oturup, ülkenin, çocuklarımızın geleceğiyle Twitter'da bu kadar rahat "oynayabiliyorlar" mı?