Barış Yarkadaş. Onu da türdeşleri gibi ekranlarda boş yaparken sık sık görüyorsunuz. Sağa sola çamur atıp sonra yalanını yalamasıyla, twitlerini silmesiyle meşhur. Onun da iyi haber alan kaynaklara yakın kaynakları var.
Bir aralar gerçek gündem isimli CHP yalakası bir internet sitesinde gazetecilik yapıyordu. Olabilir, gazeteciler robot değil, herkesin bir siyasi görüşü var dedik geçtik.
Hatta operasyonlarının karşılığı olarak CHP'den milletvekilliğini kapınca da doğal karşıladık. Demek ki siyasette karar kıldı, yolu açık olsun diye düşündük. Kitaplarını CHP'i belediyelere "iyi fiyattan" satmasını falan görmezden geldik.
Ne var ki bu Yarkadaş, tekrar aday gösterilmeyince yeniden bağımsız tarafsız gazeteci pozlarında aramıza döndü. Kaldığı yerden CHP militanlığına devam ediyor.
Bu kadarla da yetinse iyi... Lafımız olmazdı. Elini sallasan böyle bir tipe değiyor, hangi birine...
Fakat bey'fendi bir de pişkin pişkin, gazeteciliğini milletvekilliğine, danışmanlığa değişmemiş; belediyelerden partiden değil maaşıyla geçinen eski meslektaşlarına, sırf bir siyasi görüşü var diye "yandaş" diyor.
Dün yine internet sitesinde, "eski bir AKP'liye" yönelik eleştirilerimi "Yandaş Melih Altınok" diye haberleştirmişti.
Barış sende hiç utanma yok mu diyeceğim ama...
***
Demiyorum!
Zira o bir "profesyonel!"
Bizler gibi insani, sosyal kaygıları yok.
CHP Genel Merkezi ve yazı işleri toplantıları arasında mekik dokuyan
ustalarının izinden yürüyor; yüz kızarması gibi "zaaflara" da elbette bu yolculukta yer yok.
Öyle ya, büyüklerinin seviyesine ulaşması basit iş mi?
Mesela kendisi gibi gazetecilikten gelip vekil olan, ardından
gazetecilere konuşan partilileri fişleme görevini üstlenen bir
Tuncay Özkan olmak kolay mı?
***
Söz, memlekette CHP yandaşı gazeteciliğin top notası olan Tuncay Beye ve "yüzsüzlere" gelmişken...
Geçtiğimiz günlerde bizim gazeteden
Şebnem Bursalı, İlker Bağbuğ'a 2007 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı iken verilen ve içinde 15 bin
FETÖ'cü askere ait bilgilerin yer aldığı flaş diskle ilgili sorular soruyordu.
Tartışma Başbuğ üzerinden yürüyor ama bence asıl mesele, kendisine bu diski
ulaştıran isim ve onun kaynağı!
Üç yıl önce bu köşede aynı soruları dile getirmiş ve Başbuğ'a flaş diski veren isim olan Tuncay Özkan'a seslenmiştim.
Yazım üzerine
Kemal Kılıçdaroğlu ertesi sabahı
arayıp "
Ben de sizler gibi bu flash diskten 15 Temmuz sonrasında haberdar oldum. Savcılık
Tuncay Bey'i çağırdığında,
söz konusu diskin varlığından
haberdar oldum" demişti.
Özkan'dan ise hala bir ses seda yok...
Sahi Tuncay Bey, içinde 15 bin FETÖ'cün olduğu diski size yüz yüze görüşmenizde veren
gizemli hakemin adını ve yüzünü hala hatırlamıyor musunuz?
Bir ara Kemal Beyin, Genel Merkez'de kendisini ziyaret edip kaset skandalıyla ilgili görüntü izlettiklerini söylediği
maskeli adamların arkadaşı falan olmasın?