Türkiye'nin iç ve dış politikada son iki yılına damgasını vuran S-400 muamması dün itibariyle büyük oranda netleşti.
Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan resmi açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Türkiye'nin hava ve füze savunma ihtiyacının karşılanmasına yönelik S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi'nin tedarik sözleşmesi 11 Nisan 2017'de imzalanmıştır.
Sözleşme kapsamında S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi'nin birinci grup malzemelerinin Mürted Hava Meydanı / Ankara'ya intikali, 12 Temmuz 2019 tarihinden itibaren başlamıştır." Rusya'dan yapılan açıklamada roketlerin de deniz yoluyla Türkiye'ye ulaştırılacağı belirtildi.
İki yıllık bir tartışmadan bahsediyoruz.
Ancak 15 Temmuz'un üçüncü yıldönümünde gerçekleşen bu gelişme aslında yarım asrı aşan bir mecburiyetin de reddi!
Başbakanlarının, Rusya ile yapacakları temaslara sayılı günler kala askeri darbeyle devrilip asıldığına şahit olan Türkiye, ABD'ye rağmen savunma politikası belirliyor. Dahası bu bağımsızlık perspektifini sözde bırakmayıp hayata geçiriyor.
S-400 projesinin mimarı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı tebrik etmek gerekiyor. Süreci büyük bir ustalıkla yürüttü. Yalnızca S-400'leri Türkiye'ye getirmekle kalmadı, yürüttüğü "şahsi diplomasiyle" bu işe karşı olan ABD'nin Başkanı Trump'ın direncini de kırmayı başardı. Böylece Türkiye önümüzdeki günlerde üzerinde çokça konuşacağımız diplomatik sinir harbinde elini güçlendirmiş oldu.
Dün sosyal medyada gençler, kimi ulusalcıların, milliyetçilerin, emekli askerlerin ve siyasilerin "Şuraya yazıyorum, göreceksiniz o S-400'ler gelmeyecek" şeklindeki iddialı konuşmalarını, yazılarını, tweetlerini paylaşıp kafa buluyorlardı.
Biliyorum, zor günlerden geçiyorlar...
Ama temennilerini tespit diye satan bu iddialı hanımlar beyler çok da üzülmesinler...
Bardağın dolu tarafına baksınlar...
Neticede, gelmesin diye yırtındıkları, kimi zaman ABD ile birlikte hüzünlendikleri o S-400'ler onların hatta torunlarının bile geleceğini koruyacak.
***
Beyefendi bir adamdı
Dün, Dengir Mir Mehmet Fırat'ın hayatını kaybettiği haberi önüme düşünce çok üzüldüm. Ankara'dan ayrıldığımdan beri kendisiyle görüşememiştik.
En son Van'da, Müküs Festivali'nde vakit geçirmiştik ve ben yine ondan çok şey öğrenmiştim.
Kızı, sevgili arkadaşım Helun'a, eşine ve tüm ailesine sabırlar dilerim.
Allah rahmet eylesin. Türkiye siyasi hayatı iyi bir entelektüeli ve beyefendi bir adamı kaybetti.