ODTÜ yine hareketli. Mevzu bu kez okulun dev kampüsünde yapımına başlanan öğrenci yurtları.
"AVM değil, otel değil. Yurt yapıyorlar, öğrenciler kalacak işte, ne olmuş" diyebilirsiniz.
Ama ODTÜ'yü bilenler bilir. "Teknik" okulumuzda mevzular daha ziyade "romantik" bir zeminde cereyan eder.
Tamam, bir Mülkiye değildir belki ODTÜ... Ama neticede 68 kuşağının meşhur öğrencilerine ev sahipliği yapmıştır. Dönemin ABD Büyükelçisi Komer'in arabası o "kutsal topraklarda" ters çevrilmiştir. Hem unutmamak gerekir ki stadyumuna yukarıdan bakınca "DEVRİM" yazısı da rahatlıkla görülebilmektedir.
Özetle, vakti zamanında firari solcuların saklanabildiği, bugünse epeyce pahalı olan ODTÜ yurtlarına ek yapılabilmesi, bu politik maziye uygun ilave tarifeye tabidir.
***
Sosyal medyada ODTÜ'lü solcu kardeşlerimizin yazdıklarına baktım. Kendi politik gerçeklikleri içinde
büyük bir taarruzla karşı karşıya olduklarını düşünüyorlar.
Kendilerini yok etmek üzere örgütlendiğini düşündükleri "TC'nin" öğrencilere
ucuz yurt ayağına kurtarılmış bölgelerine sızdığına inanıyorlar.
Saçmalık demeyin. Daha nelere inanan var.
Krem peynire tapanlar olduğu söyleniyor yeryüzünde.
Okul bitince pek çoğu, abileri ablaları gibi
o devletten maaş alacaklar. Hatta aralarından diplomat, siyasetçi olup devleti temsil edecekler bile çıkacak. Ama olsun. Delikanlılık çağında çıkıntılık yapmayıp da ne zaman yapacaksın değil mi? Hayat avarelik yılları bitince mantığı çakacak kafana nasılsa.
***
Dolayısıyla başlıktaki çocukluk hastalığı ifademin muhatabı,
öğrencilik zamanlarında kendilerini aratmadığım, o güzel kampüslerinde de az zaman geçirmediğim gençlerimiz değil.
Lenin'in çocukluk hastalığı dediği sol komünizmden falan da bahsetmeyeceğim elbette.
Zaten o puanları aldıklarına göre hepsi de
pırıl pırıl zihinler. Yaşadıkları da hastalık değil olsa olsa
kavak yellerinin ateşi. Geçecek.
Beni düşündüren itirazlarının üzerine basıp onlardan daha fazla çığlık atan yaş almış ergenler.
Biri çocukların arasına dalıp "
Ekolojik katliam var yetişin dostlar" diye naralar
atan HDP'li vekil mesela. Ağlayacak
kadar içli şekilde
"Kavak katliamı" falan deyince özgeçmişine baktım. Bu
kadar duygusal olduğuna göre herhalde
ODTÜ'lü. Kavalık'ta, Yalıncak'da anıları
olmalı diye düşündüm.
Yazdıklarına bakılırsa
çok solculuktan üniversiteyi bitirememiş ekolojik vekilimiz. Şimdi de belli ki,
geç bir tatmin peşinde.
Yoksa
orman yakıp üstlenmesiyle meşhur bir terör örgütünün yasal kanadında
ekolojiden sorumlu vekil olup da bilmemesi mümkün mü? Bir kaçının
kesilmesine "katliam" dediği o kavakları,
kırsaldaki vatandaşlarımızın çocuklarına
çeyiz diye dikip düğün zamanı kestiklerini...
Diyeceğim o ki, yurt yapımına karşı olan bir kız öğrenci kendilerine "
Git onurunla yaşa, fuhuş yap" tavsiyesinde bulunurken gülümseyen o polis memurları gibi çok da kızmayın gençlere, gülün geçin. Bırakın yaşasınlar zamanlarını.
Yoksa ileride vekil diye seçiyoruz, fayda yerine komplekslerini yensinler diye bekliyoruz. Sonuçta
kavak kadar da faydaları olmuyor memlekete.