Seçimden bol şey mi var ülkede? Şu yaşıma kadar bana bile kaç kere sordular, yerelde, genelde, havada, karada, yurtta ve dünyada seni kimin temsil etmesini istersin diye...
Her defasında da gittim söyledim. Bugün de aynısını yapacağım.
Tamam, hafta da bir "Çöplerinizi evde mi ayrıştırmak istersiniz yoksa belediye mi ayırsın" konulu referandumlarla işi abartan İsviçre kadar değiliz belki...
Ama tek parti döneminin 'açık oy gizli sayım tipi Cumhuriyet'inden çok partili hayata geçtiğimiz 1946'dan beri kırk kez "hükümet" değiştirmişiz.
Dolayısıyla biri biter biri başlar.
Beni asıl heyecanlandıran önümüzdeki maçları düşünmek!
***
Mesela, bugün sandık başına gidip
ilk kez oy kullanacak olan 2001 doğumluların sayısı 1 Milyonu geçmiş.
Türkiye'nin önündeki yıllarına damgasını vuracak olan
geleceğimizin ayak sesleri bunlar.
Yüzlerini görmek için de çok beklemeyeceğiz. Türkiye'nin yaş ortalaması olan
30'un altını "genç" kabul edersek, 5-10 yıl içinde bu
yeni neslin perspektifinin etkin olmaya başladığı bir ülkede ve dünyada yaşayacağız.
Derken son sözü onlar söyleyecekler.
Bu gerçek yalnızca
bireysel bir uyum ya da kuşak çatışması bağlamında
bir sorunsal değil. Asıl,
daha genel ve ciddi toplumsal sonuçlara yol
açma potansiyeli açısından
siyaset kurumunun daha ciddi kafa yorması
gereken bir paradoks.
***
Siyaset, bu algı biçimleri bir önceki büyüklerinden bile
ciddi şekilde yarışan bu kuşağın dikkatini çekmenin yollarını aramalı.
Aralarında
sosyal medyanın günlerdir
"Efendiliğiyle" övülen Yusuf ya da "efendiliğe soyunması" nedeniyle yerilen Mine gibi zaten dikkat kesilmiş gençler de var.
Ama onların dışında kalan çok daha geniş bir kitle var.
Bunu küçümsemek, "apolitik nesil" türünden klişeleri tekrar etmek için söylemiyorum. Tam aksine daha fazla ciddiye alınmaları gerektiğini düşündüğüm için söylüyorum. Çünkü bence onlar
daha politikler!
Ama tepkileri bizlerin alıştığı türden değil
. Sadece ifade biçimleri başka. Ama emin olun
daha mizahi.
Çünkü artık tüm dünyada gençlik yer ve mekana bağlı eskiyen araçlarla ve söylemlerle değil sosyal medyanın topa çevirdiği
bir gerçeklikte politize oluyor.
Yaşı büyük okurlar "Bize ne kardeşim bu saatten sonra o kadarına da siyasiler kafa yorsun" diye söylenmesinler. Arada rutini değiştirmek iyidir.
Şu kardeşlerine güvensinler, bi tık daha gençliğe kafalarını çevrisinler ...
Açsınlar
Youtube'dan yeni neslin gözdelerinden olan
bir Sofi Tucker parçası dinlesinler mesela. Tercihan
Matadora (ve mutlaka yavaş versiyonunu), eminim bayılacaklar, hatta heyecanlanacaklar.
Ortak heyecanlar kime iyi gelmez ki.