Dün sabah Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş'ın bir grup yazara verdiği kahvaltıya giderken kafam son derece netti.
Aklımda Başkan'a yönelteceğim tek bir soru vardı. Tahmin edersiniz işte. Medyanın ve siyasetin, "Diyanet" denilince otomatikman söz açtığı, kurumun bütçesinin oranına ve personel sayısına dair eleştiriler...
Kendilerinin benden beklentileri de bu kadar olmalıydı. Sorumu alıp cevap vereceklerdi herhalde.
Öyle ya, dindar kimliğiyle öne çıkan, gündemi de bu çerçevedeki argümanlarla değerlendiren gazeteciler dururken benden öneri ya da fikir alacak değillerdi ya...
Gelin görün ki, netliğimin bozulması çok sürmedi.
İlk darbeyi, kahvaltıya mekân olarak seçilen tarihi Ertuğrul Tekkesi'nin büyük salonundaki katılımcılar arasında Oral Çalışlar'ı görünce yaşadım.
Diyanet İşleri'ne benden daha çok vakıf olan Ahmet Kekeç ve Mustafa Kartoğlu gibi gazetecilerin yanında solcu geçmişiyle bilinen Oral Çalışlar oturuyordu.
Yalnız değildim!
***
Her zaman
kadından yana tavır alan Oral
abinin, tartışma çıkartan
"
Kurumunuzda kaç kadın imam var" şeklindeki
sorusunun ardından
kafam hepten dağıldı.
Bir anda kendimi, sadece
maliyeti üzerinden değerlendirdiğim kurumun
işlevi üzerine kafa yorarken yakaladım.
Umarım gevezelik etmemişimdir.
Ama çok şey öğrendim.
Merak etmeyin, Diyanet'in bütçesi ve personeli hakkındaki sorumu da atlamadım.
Peki, aldığım cevaptan ikna oldum mu?
Kesinlikle. Hatta bahsedilen
bütçe ve personelin, kökü
Osmanlı'ya dayanan,
Atatürk döneminde revize edilen bu kurumun görevleri ve işlevi açısından
az bile olduğunu düşünüyorum.
Siz söyleyin,
15 Temmuz'da ve terör saldırılarında yaşadığımız yıkım, onca acı ortadayken... İçeride ve dışarıda
FETÖ gibi
sapkın cemaatlerin ve tarikatların önünün erkenden alınmasının,
Selefilik gibi vahşi akımların engellenmesinin maliyeti konu mudur?
Diyanetin, sivil toplumun gelişimine yaptığı katkıdan; ev kadınlarına, gençlere, öğrencilere, ceza evinde yatanlara, "dardakilere" verdiği destekten... Kısacası sosyolojik dokumuzu daha sağlıklı hale getirmedeki rolünden bahsetmiyorum bile...
***
Evet, insanın bir konuda
kafasının net olması, her zaman bilgiden kaynaklanmıyor olabilir. Bu yüzden net olduğumuz konulardaki ezberlerimizi sürekli sorgulamamız şart.
Dolayısıyla toplantı boyunca önerilerimizi büyük bir nezaketle ve olgunlukla dinleyen, sorularımıza entelektüel bir perspektifle doyurucu cevaplar veren Sayın Erbaş'a kafamı karıştırdığı için minnettarım.
Bundan sonra Diyanet'i daha yakından takip edeceğim.
Benim gibi,
net olduğunu düşünen arkadaşlara da aynı şeyi tavsiye ederim. Bütçesini vergiyle besledikleri bu kurumu daha
işlevsel çalışması ve
etkili olması için sıkı "denetlesinler."
Merak etmesinler öğrenmekten, "ötekiyle" diyaloğa geçmekten, anlamaya çalışmaktan
laikliklerine halel gelmez.