Türkiye bir aktör olarak dünya sahnesinde belirmeye başladığı günden beri ıkındılar sıkındılar, seri basmaktan o meşhur düğmeyi bile bozdular ama becermediler.
Solcuları, sağcıları, Türkleri, Kürtleri, Alevileri, Atatürkçüleri, dindarları birbirine düşürmeye çalıştılar, başaramadılar.
Son olarak iki buçuk yıl önce de son mermileri olan FETÖ'cüleri harcadılar. 16 Temmuz sabahı o çok sevdikleri, içlerinde bir umut olarak besledikleri "darbe yapabilme ihtimallerini" kaybettiler.
O gün bugündür, manipüle edilemeyen Türkiye, içeride açık bırakılmış yaralarını sarıp güç toplamaya çalışıyor.
Bir yandan da... Küresel savaş senaryolarının beş yıl önceye çekilerek güncellediği dünya rekabetini yakalamaya çalışıyor... Büyük kapışma başlayana kadar oyalanıp yarıştan geri kalması için sınırlarının dibinde, Suriye'de, Irak'ta girişilen cerrahi operasyona müdahale ediyor.
***
Ama düğmeleri ellerinde kalanlar denemeyi sürdürüyorlar.
Çaresizce
bas Allah basıyorlar...
Çalışmayan düğmenin sesini işiten
görevlileri de, tünediği dalından düşmek için
hayvan kokusu bekleyen kene gibi ortalığa atıyorlar kendilerini.
Ama hayvan terli... Açıkta yarası da kalmadı sayılır.
Mecburen kapanan yaraları ısırıyor
görevliler.
2000'lerin başında yüzde 20 olan
yerliliğini yüzde 65 seviyesine çıkartan ulusal savunma sanayisi geliyor mesela dişlerine.
Türkiye bir savaş halinde
düşmanlarına karşı kullanacağı topunu, mermisini bile
potansiyel düşmanlarından alırken, ülkenin teknoloji seviyesini tiye alanlar sanki onlar değil... Dünya'nın en büyük 100 silah ihracatçısı şirket arasına Türkiye'den iki şirket girdi diye üzülüyorlar:
"Türkiye silah tüccarı oldu. Kahrolsun savaş!"
***
Bu kadar kene muhabbeti yeter.
Biraz da milletvekillerine bakalım.
Çünkü seçip, bizleri, bu
ülkeyi korusunlar, kollasınlar diye meclise
gönderdiklerimiz arasında da kapanmaya
başlayan bu yaraya
özel ilgisi olanlar
var. Örneğin Kılıçdaroğlu'nun
beşinci kolu
CHP'li Sezgin Tanrıkulu...
SİHA'larla ilgili ancak uzmanının ilgilendiği bir gelişme basında yer alır almaz şu açıklamayı yapma ihtiyacı duyuyor:
"Savaş sanayisi ve teknolojisi amaçladığı hedef ne olursa olsun insanların ölümü sonucunu doğurmaktadır.
Tarihten bugüne bu teknolojiyi geliştirenleri kimse rahmetle anmamıştır."
Sezgin Bey'in
terörden ziyade savaşa karşı olduğunu da biliyoruz ama bu hassasiyetini hangi sıfatıyla değerlendireceğimizi bilemiyoruz.
Belki de Tanrıkulu,
CHP 24. Dönem Milletvekili
Dilek Akagün'ün Wikileaks belgelerine dayanarak kendisine sorduğu şu soruyu yanıtlasa aydınlanacağız:
"
TR 705 koduyla çalışan CIA ajanı mısınız?"
Gelin görün ki, Sezgin Bey ancak
güneyde bir SİHA havalanınca konuşuyor.