Lütfen tartışmayalım... Her seçimde olduğu gibi, 31 Mart Yerel Seçimleri'nin yıldızı kuşkusuz ki İstanbul. Yalnızca siyasi açıdan söylemiyorum. Yaşayan canlı dev bir organizma var ortada.
Nüfusu komşularımızın çoğundan fazla. Yunanistan 10 milyon, Ermenistan 3 milyon... Daracık bir alanda, dünyanın ve yurdun her yerinden gelen misafirlerimizi de hesaba katarsak 20 milyon insanı ağırlıyor.
Öyle ki insan, bu aziz şehre kimi zaman bir tepeden bakınca yeni mimariye üzülse de... Musluklardan temiz su akmasına, çöplerin yerinde olmasına, kanalizasyonun çalışmasına, trafiğin her şeye rağmen akmasına şaşırıp kalıyor.
Resmi rakamlara göre tam 1 milyon beş yüz bin yapı var İstanbul'da... Her gün sokaklarına 20 bin tona yakın çöp atılıyor... Kayıtlı 4 milyon motorlu taşıtın bulunduğu kentte günde 1000 araç daha trafiğe katılıyor. Havası temiz... İstanbul'la aynı nüfusa sahip olan Pekin gibi kentlerde nefes almakta zorlanıyor insan...
İstanbul, suç oranı açısından Tokyo, Amsterdam, Mexico City, New York City, Madrid ve Berlin gibi metropollerle kıyaslandığında da sonlarda yer alıyor.
Dahası paranın da başkenti. Bütçesi birkaç bakanlığın toplamından fazla...
***
CHP bu devi idare etmek için adayını açıkladı. Beylikdüzü Belediye Başkanlığı görevini yürüten
Ekrem İmamoğlu.
Ak Parti ise
herkesin istediği adayını bugün açıklayacak. Evet, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın son dakika sürprizlerine de alışığız
ama bahsettiğim aday
Binali Yıldırım.
Herkesin istediği diyorum, zira
5 Mayıs 2017'de yine bu köşede "
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım..." başlıklı bir yazı yazmıştım.
O zamanlar herkes Yıldırım'ın
Cumhurbaşkanı yardımcısı olmasının uygun olacağını düşünüyordu.
Dolayısıyla çıkışımı
siyasete mal edip köpürttüler. Bu yazı bir işaret miydi acaba?
Belki Binali Bey de öyle düşünmüştür.
***
Oysa ben sadece
kendimi düşünmüştüm. Yaşadığım şehre,
ulaştırma bakanlığı ve başbakanlık yapmış,
şehircilik, ulaşım ve
altyapı alanında dev projelerle kendini kanıtlamış bir başkan istiyordum.
İstanbul'u bu kez
CHP'nin alacağını söyleyen
muhalif arkadaşlarım bile "Peki Binali Yıldırım" deyince, "
O olur" diyorlardı.
Yani ortada derin siyasi bağlantılar sayesinde elde edilmiş bir kulis, ciddi bir duyum falan yoktu.
İstediğimi yazdım o kadar.
Çünkü bu şehirden, bu ülkeden başka bir yerde yaşama gibi bir planım yok.
Mantıklı olmak zorundayım.