Hâlâ "kontrollü", "naylon" falan diyen gözü hamasetten kör olmuş muhalifler de var...
Bereket, hangi siyasi görüşten olursa olsun aklı başında çoğunluk 15 Temmuz'un darbe süsü verilmiş bir işgal girişimi olduğunun farkında.
Tereddüt etmeden sokağa çıkarak, darbeci askerleri bir gecede çıktıkları yere postalamaları da bunun kanıtı.
Ancak bu bir finaldi...
Tıpkı ABD'nin, Atatürk maskesi takmış Kemalistlere yaptırdığı 12 Eylül darbesine giden yolun, birkaç yıl önceden 1 Mayıs 77, Çorum ve Maraş katliamlarıyla döşenmesi gibi... İslam maskesi takmış FETÖ'cülerin başlattığı ve 15 Temmuz'a varacak yürüyüşün startı da 3 yıl öncesindeki 17-25 Aralık hukuk katliamıyla verildi.
Sonrasında Gezi adı konan iç savaş kışkırtması sahneye konulacaktı.
Böylece vatandaş, her darbede olduğu gibi durumdan vazife çıkartan ordunun müdahalesine destek verecek, alkış tutacaktı.
***
Başaramadılar!
Faşizme geçit vermedik!
Meşru müdafaa hakkını kullanan devlet de şimdi, bu darbe girişimi sürecini
geriye doğru yargı yoluyla araştırıyor.
Yargı ve güvenlik bürokrasisinde büyük temizlik yapıldı.
"Cemaati ilk biz tehdit olarak gördük" dedikleri halde
17-25 Aralık'ta
FETÖ'nün sözcülüğüne soyunanlardan hesap soruluyor...
Kendini yerli malı diye pazarlayan
Washington portakallarının o gece sularını akıtarak ekranlarını FETÖ'cülere açmalarını da... Hürriyet'in dansözlerinin birer
şakirte dönüşmelerini de unutmadık elbette.
Ancak o günlerde işin bir ucundan tutan
siyasi kanadın nedense üzerine gidilmiyor.
Sadece o günlerde FETÖ'nün düzmece kayıtlarını
Yüce Meclis'in kürsüsüne taşıyan
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bahsetmiyorum.
Zira
bizzat hükümet cephesinden bu işe bir
şekilde destek verenler
olduğu kamuoyunun
malumu.
***
Peki,
kim bu AKP'liler?
Cevap,
yolsuzluk susturucusu takılmış hukuksuz
yargı silahı patladıktan sonra,
yankısı işitilirken
Meclis'te yapılan
bir oylamanın
ayrıntılarında gizli.
Hani şu kimi AKP'lilerin
kumpasa ortak olduğu... 17-25 Aralık'ı
siyaseten kabul ettiği... FETÖ'nün
kellesini istediği kimi bakanlarının Yüce
Divan'a gitmesi yönünde oy kullandığı
oturumdan söz ediyorum.
Evet, evet FETÖ'ye sarılacak kadar
iktidar hırsına kapılmış bu vekillerin başını çeken
dönemin Başbakanının oylama günü
ABD'ye uçtuğu... Ve yine dönemin Cumhurbaşkanının, hedefteki isimlere "N'olacak canım gidin
ifade veriverin" diye nasihat ederek
FETÖ savcılarını işaret ettiği günlerden.
Aynı soruları
bir avuç demokrat meslektaşımla birlikte
17-25 Aralık sürecinde sormuştum. Sormaya da devam edeceğim.
Evet, çoğu
siyaseten tasfiye edildi ama ne zaman adalet
yerini
tam olarak bulacak?
Yoksa
hâlâ dokunan yanıyor mu?