Gazeteci Cemil Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Konsolosluğu'na girip ortadan kaybolmasının üzerinden tam 1.5 ay geçti.
Türk devletinin, basının cinayetle ilgili ortaya çıkartıp dünyayla paylaşmadığı delil, kamera ve ses kaydı kalmadı. Suudi yetkililer de "kaza" gibi tanımlar bulsalar da cinayetin işlendiğini kabul ediyorlar.
Ancak tüm dünyanın yakından ilgilendiği, devlet başkanlarının bizzat takip ettiği olaya dair hâlâ net bir açıklama yapılmış değil.
Kimse çıkıp "Kaşıkçı'yı şu ya da şunlar şu nedenle öldürttü" netliğinde bir izah yapmıyor.
Aksine, sanki mevzu aydınlatıldıkça, üzerinde konuşuldukça kararıyor. Bir muammaya dönüşüyor.
***
Örneğin dün de
Washington Post, Kaşıkçı'nın, evlenmek için belge
almaya gitti konsoloslukta öldürülmeden
birkaç ay önce zaten
Mısırlı bir kadınla (1) evlendiğini yazdı.
Gazete haberini fotoğraflar ve iddiaya konu olan şahitlerin beyanatlarıyla da destekliyordu.
Buyur buradan yak!
Kaşıkçı'nın, konsolosluk binasına girerken kapıda bıraktığı Türk sevgilisi
Hatice Cengiz ise (2) bu evlilikten haberi olmadığını söylüyor. Bu iddialarının manipülasyon olduğunu öne sürüyor... Kimileri de asıl,
Hatice Cengiz'in Kaşıkçı ile çekilmiş selfie'lerinin
fotomontaj olduğunu...
Elbette bu son delil, Kaşıkçı'nın istihbaratta "
bal tuzağı" denilen ve kadınların kullanıldığı yöntemle konsolosluğa çekildiği iddialarını yeniden alevlendirdi.
Kaşıkçı'nın
Suudi karısının (3) da Ciddi'de öldürüldüğü haberini geçen bölge basını, bakalım
başka kadınların isimlerine de ulaşabilecek mi?
***
ABD Başkanı Donald
Trump ise, dün cinayet anına dair Türkiye'nin ulaştığı ses kayıtlarını
dinlemeye gerek bile duymadığını söylüyordu:
"Bu
çok vahşi, çok kirli ve iğrençti.
Dinlemeden de kayıtlarda olan
her şeyi biliyorum."
İnsan bu tabloya baktıkça "iyi ki her
şeyi biliyoruz yoksa halimiz nice olurdu"
demekten kendini alamıyor.
Öyle ya, düşünsenize, dünyada
her saniye birisi cinayete kurban gidiyor. Hepsi hakkında Kaşıkçı vakası kadar bilgiye ve kanaate sahip olsaydık, demek ki
tek bir katil bile bugün içeride olmayacaktı.
Buna da şükür mü demeliyiz?