Lider balkabağından çıkmaz...
Başkalarının gölgesinde, idareten, atamayla, delege desteğiyle lider olunmaz; en fazla oldu sanılır.
Çünkü kimin lider olacağını siyasi mücadele sürecinin kendisi tayin eder...
Her mücadele doğal önderlerini yaratır.
Yani organik önder, alınan risklerin, kazanılan başarıların ve hatta yapılan hataların üründür; bir sentezdir.
Lincoln bir liderdir örneğin, Churchill de, De Gaulle de...
Atatürk'ü tarihe bir lider olarak kaydeden de mücadelesinin ta kendisidir.
Önderliğini bu süreç içinde İstanbul hükümetinin verdiği payeleri reddederek, elindekini de kaybetme riskini alarak kendisi kazanmıştır.
Tıpkı siyasetin en alt basamaklarından yola çıkıp, hapis cezalarını, siyasi yasakları, muhtıraları, darbeleri aşarak 12 seçimle 15 yıl iktidarda kalmayı başaran Tayyip Erdoğan gibi.
Özetle siyasi liderin vardığı nokta ne lütuftur ne kader.
O yer hak edilmiş, diyalektiğe uygun bir sonuçtur.
Bu yüzden kaya gibi sağlam bir zemini vardır.
***
Ancak başarmak her şey değildir.
Çünkü ölseler de hâlâ adları unutulmayan siyasilerin gösterdiği üzere bu sonsuz bir yolculuktur.
Menderes, Ecevit, Demirel, Erbakan, Türkeş, Özal, bu yola cesaret
edebilmiş siyasi karakterlerdir.
Paulo Coelho'nun "
kişisel menkıbe" dediği yolculuğu göze almış,
kendilerini yaratmak için çabalamışlardır.
Bu yüzden halk, tarih, bizim de burada adlarını sayma ihtiyacı hissetmediğimiz isimler gibi,
her parti başkanını, Başbakanı, Cumhurbaşkanını, Başkanı "lider" diye anmaz...
Sadece isimlerinin başına resmi sıfatlarını ekleyip geçer.
***
Bir de
başarmış ya da başaramamış liderler arasında kalan
tortular vardır.
Tarih, "kifayetsiz muhteris" tanımının sonuna kadar hakkını veren bu "
atanamamış liderlerle" doludur.
Ortak özellikleri
ihtiraslarının boylarından büyük olmasıdır.
Zekâları ezkaza oturdukları koltukları hak etmediklerini anlamaya yetmez.
Mütevazı olmaları gerektiğini akıl edemezler.
Geldikleri yerde "
Ben niye buradaydım" diye
düşünmedikleri gibi minder
dışına çıkınca da aynı soruyu
sormayı akıl edemezler.
Bunalıma girerler... Sitem ederler... Sinsilik yaparlar...
Zor günde kıvırırlar...
Ama dedik ya,
kumaşlarında liderlik olmadığı için asla ortaya çıkıp net bir
şey söyleyemezler, bayrak
açamazlar, risk alamazlar...
Anca, imalarla günü kurtarıp akıllarınca karşı cephelerden "taraftar" biriktirirler.
Çünkü
şimdi bilenseler de liderin kim olduğunu ve ancak onun gölgesinde var olacaklarını çok
iyi bilirler.