İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetti.
Çağlar'ın son anlarını Hürriyet Yazarı Vahap Munyar'dan dinleyelim:
"Çağlar gece 01.00 dolayında kolunda uyuşma, göğsünde ağrı hissetti. Eşiyle birlikte Koşuyolu'ndaki bir özel hastaneye gitti. Nöbetçi doktorlar Çağlar'ı muayene etti, EKG çekti, bir aksilik görünmediğine karar verdi. 'Gaz sıkışması olabilir. Size gaz sıkıntınızı çözecek bir ilaç yazalım. Bunu kullanın, rahatlarsınız' dediler. Eşinin kullandığı arabayla nöbetçi eczaneye yöneldiler, İbrahim Çağlar cebini yokladı, yanına para almamıştı. Eşi atıldı: Sen arabada otur. Ben ilacı alırım. Eşi ilacı alıp döndüğünde Çağlar'ı başı önünde, kendinden geçmiş buldu."
Ardından Çağlar aynı hastanenin Bağcılar'daki merkezine yönlendirilir. Burada kendisine anjiyo yapılır, stent takılır ve iki gün müşahede altında tutulacağı söylenir. Sonrasını biliyorsunuz.
***
Danıştığım uzmanlar, gövdedeki ağrı ve sıkışma şikâyetlerinin kalp krizinin önemli belirtileri olduğunu bu yüzden asla
geçiştirilemeyeceğini söylüyorlar. Üstelik
tek EKG ile hastaya "bir şey yok" denilmesinin büyük bir ihmal olduğunu belirtiyorlar. "Benzer şikâyetlerle gelen hastaların müşahede altına alınıp iki, üç kez EKG'sinin çekilmesi gerekir" diyorlar.
Çağlar tanınmış bir isim. Dolayısıyla medyanın gündeminde. Bu kez doktor ihmali iddiası yaygın şekilde tartışılıyor.
Ancak doktor ihmali yüzünden sakatlananların, durumu daha kötüye gidenlerin ve yakınlarını kaybedenlerin çok azı gündeme geliyor.
Kimi "sesimi çıkartsam ne olacak ki diye" boş veriyor... Kimi medyanın dikkatini çekemiyor.
Sesini yükselten de
adına "mesleki dayanışma" denilen suskunluk sarmalı tarafından yutuluyor.
Yargımız ise zaten, bu konularda bildiğimiz gibi Allahlık.
Ağzını açan, şikâyette bulunan vatandaş "Burasını Amerika sanıyor ahmak" diye küçümseniyor.
***
Umarım İbrahim Çağlar'ın ölümünün ardından başlayan tartışmadan birtakım dersler çıkartmayı başarırız.
Bir an önce doktor ihmallerini ve hastane sorumluluğunu daha ciddiye alan yasal düzenlemeler yaparız...
Doktorlar da, hastaların ve yakınlarının taleplerini, uyarılarını, kontrollerini "
ne yaptığını bilmeyen acılı insanların aşırılığı" diye küçümsemeyi bırakırlar.
Tabii bu noktada, doktorlara halktan kopuk bir eğitim sistemiyle "
karşılıksız özgüven" yükleyen tıp eğitimimize de büyük görev düşüyor.
Çağlar'ın yakınlarına ve sessizce çilelerini çeken tüm doktor mağdurlarımıza sabır dilerim.