Gündeme gelmek zordur. Orada kalmaksa daha zor...
Konuşulmak hatırlanmak için orijinal bir şey yapmanız gerekir. Bunun için de önce zekâ gerekir tabii ki.
Ayırıcı özelliği akıl olmayanlarsa bildiğiniz üzere ilginç olanı hep malum yerlerde ararlar.
Mesela eskiden, unutulan mankenler kameraları çağırır... Çankaya Köşkü'nün önünü gider ve bir şeyi protesto ettiklerini söyleyerek soyunurlardı.
Bereket, Babıali'de şimdiye dek bu kadarına cesaret eden çıkmadı. Fakat şimdilerdeki performanslar da fena sayılmaz.
Bildiğiniz üzere son haftalarda moda, yükselen Atatürkçülüğü meze yapmak.
Ağaç dalına tüneyip vücuduna yapışacağı koyunun kokusunu bekleyen kene gibi, toplumun fark ettikleri hassasiyetine yapışıyorlar.
Günlerdir rezilliklerine hep birlikte şahit oluyoruz işte.
***
Geçen yine hepsi birden bir okulun tabelasına üşüşmüşlerdi.
Bu kez
malı bulan Cumhuriyet'ti.
Tokat'ta açılan bir okula
Mustafa Sabri isimli bir şeyhülislamın adının verilmesini manşetine taşıyan gazete şöyle veryansın ediyordu:
"KAVGALARI BİTMEDİ.
Atatürk için katli vacip fermanı veren şeyhülislamın adını okula verdiler!"
Konu, bir anda
Twitter'da en çok konuşulanlar
listesine girdi.
Fox Ana Haber tabii ki de bu haberi atlamayacaktı. Sunucuları haber sonrası hemen eline "
samimetresini" aldı. Ve başladı tepkiler üzerine tabelayı değiştiren
Milli Eğitim'i yerden yere vurmaya.
Sunucuya göre Bakanlık yetkilileri samimi değillerdi. Ayrıca cahillerdi de.
Çünkü Nutuk'u okumamışlardı. Okusalardı Atatürk için ölüm fetvası veren bu hainin kim olduğunu bilirlerdi!
Sahneye Milli Görüş gömleğiyle çıktığını unutturdum sanan ve
sonradan Atatürkçü olanları samimi bulmadığını söyleyen Hürriyet yazarı da boş durmadı elbette.
10 Kasım'da geçtiği hazır ol pozisyonunu bozmadan haykırdı köşesinde:
"
Mustafa Kemal için ölüm fetvası vermiş bir adamdır...
Dönemin bir nevi Fetullah Gülenidir...
Bir karar vermen de gerekiyor:
Mustafa Sabrici misin?
Mustafa Kemalci misin?
Unutma ki:
İzmir'in dağlarında sadece Mustafa Kemal çiçeği açar, Mustafa Sabri dikeni bile bitmez. Bu nedenle... İkisinden birini tercih etmek zorundasın."
***
Peki, sonra ne mi oldu?
Ne olacak,
Murat Bardakçı yine çıkıp tarihi
bir hatayı, iddia sahiplerini
ve diğerlerini f
ena düzeltti.
Zira Atatürk ve Kuvayı Milliyeciler hakkında o yüzkarası ölüm fetvasını veren
Mustafa Sabri değil,
Dürrizâde Abdullah Beyefendi'ydi.
Buyurun cenaze namazına!
Merak ediyoruz; Cumhuriyet'in "
entelektüel yazı işleri" kendi gazetelerinin manşetini okumuyorlar mı?
Fatih Portakal'a
Nutuk diye defalarca başka kitap mı okutuldu?
Ahmet Hakan zamanı gelince Mustafa Sabri'yi de babası gibi sevecek mi?
Ve hepsinden önemlisi Bakanlık okullara verdiği ismi hiç mi araştırmıyor? Araştırıyorsa neden
onlardan duymamız gereken açıklamaları gazetecilerin köşelerinden okuyoruz. Ve "tak" diye asılan tabelalar goygoycu cahil cühela takımı "hık" deyince neden değiştiriliyor?
Biraz ciddiyet.