Brexit tartışmaları (AB'den çıkış) başladığı günden beri Birleşik Krallık'ın iki yakası bir araya gelmiyor. 8 Haziran'daki erken seçim öncesi ortalık daha da karıştı.
Ülke, elbette şiddeti aynı olmasa da, tıpkı bizim 7 Haziran seçimleri- 16 Nisan referandumu arasında yaşadıklarımıza sahne oluyor.
Kısa süre önce Manchester'da yaşanan vahşetin izleri silinmeden geçtiğimiz gün de Londra bir terör saldırısıyla sarsıldı.
Araçlarını kaldırımdaki kalabalığın üzerine süren teröristler daha sonra insanlara bıçakla saldırdı. Tüm dünya televizyonlardan kentteki panik havasını hissetti.
Dün kameraların karşısına geçen Başbakan Theresa May, saldırıları tetikçilere ve onların düşünce dünyalarına bağlayarak "Aşırıcılık ülkemizde fazlasıyla tolere ediliyor" dedi.
Evet, Bayan May de aynı kolaycılığa teslim... Daha da kötüsü o da teröristlere istediğini vermeyi sürdürüyor. Tıpkı bizdeki bazı siyasiler, aydınlar gibi...
***
Zira dünya üzerinde hiçbir illegal örgüt, hele hele küresel bir ağ kurmuş olanları kendi akılları, iradeleri ve imkânlarıyla eylem yapamazlar, yapmazlar.
Bu yalan, ideolojik bir güzergâhta hareket edildiği tezi, örgütlerin ölmeye öldürmeye göndereceği orta zekâlıları kafalamak için kullandığı bir mittir.
Mesela PKK-YPG'nin silahını Rusya, İran ve açıktan ABD verir. Yani parayı veren onlar olduğu için bu örgütün düdüğünü de onlar öttürür.
Ama söz konusu terör networkünden para ve makam devşiren ideologları bu tetikçilik ilişkisine ideolojik bir kılıf giydirirler. Böylece meşruiyet kazanıp terörün insan kaynağını zenginleştirirler.
Sağ, sol hepsinin mekaniği aynıdır. Solcu maskesi takılmış terör örgütleri bağımsızlık ve özgürlük derken, FETÖ ya da DEAŞ gibi dini alet etmeyi seçenler de İslam'ı araçsallaştırırlar.
***
Şimdi, eğer Bayan May sözlerinde ciddiyse, diplomasi yapmıyorsa;
Birleşik Krallığa korku salan tehdidin gerçekten de, 2-3 yıl önce aniden ortaya çıkıp yüzyıllık sınırların yeniden çizildiği petrol coğrafyasının, dünyanın kalbine dalan bir süper örgüt olduğunu düşünüyorsa...
Süper güçlere hem sahada hem başkentlerinde kafa tutan bu yapıyı kolektif aklı olan otonom bir yapı olarak görüyorsa...
Ülkesinin maruz kaldığı saldırıların, Hollywood filmlerinde olduğu gibi, Ortadoğu'da masa başında oturmuş kötü radikaller tarafından kararlaştırıldığına inanıyorsa...
Üzgünüm ama acılarını paylaştığımız İngiliz halkını daha zor günler bekliyor demektir.
İşin kötüsü, 8 Haziran seçimlerinde May'in rakibi olan Jeremy Corbyn'in de iklim sorunları ve nükleer karşıtlığı gibi daha önemli gündemleri var.
Tarih boyunca dünya siyasetine yön veren liderler çıkartmış Birleşik Krallık'a "Kral çıplak" diyebilen karizmatik liderlerin yükselişte olduğu bir çağda bu vasatlık hiç yakışmıyor.