Tayyip Erdoğan bugün yapılacak kongreyle AK Parti'ye geri dönüyor.
Erdoğan'la birlikte partide yaşanacak değişimin neler olacağına dair ayrıntıları yarın itibariyle net şekilde konuşacağız.
Ama gelin bugün biraz Erdoğan'ın 10 Ağustos 2014'teki seçimle Beştepe'ye çıkmadan önce, kamuoyundaki tartışmaları bir hatırlayalım.
Erdoğan'ın adaylığı netleşmeye başladığında tabanda kaygılar yükselmeye başlamıştı.
İnsanlar Erdoğan'ın icracı bir konum olan başbakanlığı bırakıp Cumhurbaşkanı olması halinde 2002'den beri devam eden reformların duracağından endişe ediyorlardı.
Hatta daha ileri gidip bunu "Erdoğan Çankaya'ya hapsedilmek isteniyor" diye yorumlayanlar bile vardı.
Ancak Erdoğan henüz Cumhurbaşkanı adaylığı kampanyası sürecinde "alışıldık bir cumhurbaşkanı olmayacağım" diyerek rotayı belirlemişti.
Öyle de oldu. 3 yıldır devam ettiği Cumhurbaşkanlığı döneminde epeyce terledi, siyasi rakiplerini de terletti.
Onunla birlikte Çankaya'dan Beştepe'ye taşınan Cumhurbaşkanlığı ülkedeki dev altı yapı projelerinden tutun da diplomasi alanına kadar her alanda en aktif kurum oldu.
16 Nisan referandumunda halkın onay verdiği "partili cumhurbaşkanlığı" reformuyla bu fiili durum kurumsallaştı.
Bugünkü kongrenin ardından da yalnızca 3 yıl önceki kaygılar toprağa gömülmekle kalmayacak, aynı zamanda sandıktan çıkan irade evrensel demokrasi standartlarında muktedirleşecek.
Dolayısıyla, AK Parti'deki yeni süreci yalnızca parti içi dengelerle okumaya çalışmak, oluşturlan kadrolar üzerinden değerlendirmek tek başına yeterli değil. Dahası hatalı...
Zira Erdoğan'ın partili Cumhurbaşkanı olarak iş başı yapacağı yarın Türkiye yeni bir döneme başlayacak. Bu sürece uyum gösterip kendini yenileyemeyen siyasi aktörler de tarih sahnesinin dışına çıkacak.
Hem muhalefette hem de iktidarda.