Adalet ve Kalkınma Partisi, tabanındaki kararsız seçmene gerekçelerini sormuş. Anket sonucunda, kararsız seçmenlerin "Anayasa değişikliği teklifini tam olarak anlayamadıkları" ve "Meclis'in kapatılacağı" gibi endişeler taşıdıkları öğrenilmiş.
Bu sonuç, gözlemlediğimiz bir gerçeğin istatistiksel bir ifadesi adeta. Evet liderliğini, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilirse Başbakanlığın devam edeceğini sanan Kılıçdaroğlu'nun yaptığı cephenin yegâne stratejisi değişikliğin anlaşılmamasını sağlamak.
Hayır'ı savunan birkaç istisna dışında, ajitasyona ve açık yalana başvurmadan, metin üzerinden anayasa değişikliğini yorumlayana nedeyse rastlayamıyorsunuz.
E haliyle, yorumla fikir sahibi olanlar da, referandumda oylayacağımız 18 maddelik anayasa metni lop et gibi önümüzde durduğu halde "Meclis'in kapatılmasından" falan kaygılanıyor.
Ne yapsınlar insanlar, yaşam gailesi içinde uğraşacakları, ilgilenecekleri onca konu var. Dahası karşılarındaki koca koca insanların gözlerinin ta içine bakarak yalan söyleyeceklerini da tahmin etmiyorlar.
Ama dozu artan yalandan ve hayır cephesine ikna olmuş vatandaşa bile "yuh" dedirtecek ittifaklardan anlaşılacağı üzere, her türlü bahanenin ileride utanç sayılacağı günlerden geçiyoruz.
Çünkü köprüden önceki bu son çıkışı kaçırırsak, tüm değişim umudumuzu yitireceğiz. Atı alanın Üsküdar'a vardığı yeni dünya dengesinin dışında, dev bir kayayı sonsuza dek dağın zirvesine yuvarlamaya mahkûm edilmiş Sisifos gibi ayaklarımızın dibine bakıp duracağız.
World Ekonomic Forum'un (WEF), 2030'da 3 trilyon dolarla 12. ülke olacağımıza dair öngörülerini çöpe atacağız...
Yani ülkece, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yeniden yakaladığımız iddiamızı kim bilir kaç yıl daha öteleyeceğiz.
Bu yüzden ülkece ihtiyacımız olan tek şey, manipülasyonlarla bulandırılan suyumuzu durultmak.
Yani gerçek, daha fazla gerçek.
***
TBMM altın çağını yaşayacak
Dünyada bir eşi benzeri daha olmayan güdükleştirilmiş mevcut parlamenter sistemde Meclisimiz yürütmenin elinde.
İktidar partisinin önerileri dışında muhalefetin kabul edilen tek bir teklifi dahi yok. Yani muhalefet fiilen hükümsüz.
Dahası kaderi de Cumhurbaşkanı'nın iki dudağı arasında. 7 Haziran seçimlerinde de gördüğümüz üzere, Cumhurbaşkanı Anayasa'nın 104. maddesinden doğan hakkını kullanarak parlamento seçimlerini yenileyebiliyor. Üstelik kendisi seçime gitmeden.
Oysa referandumda evet çıkması halinde Meclis, Cumhurbaşkanı karşısında en güçlü denetleme ve dengeleme unsuru olacak.
Şimdiki sistemde adam vursa yargılanması mümkün olmayan Cumhurbaşkanı'nın suç işlemesi halinde yargılanmasını ve yeniden seçime gitmesini sağlayabilecek.
Yani yeni dönemde işlev, güç ve prestij kazanan parlamento, tıpkı ABD'deki örneğinde olduğu gibi, gölge başkan olarak Cumhurbaşkanı'nı sıkıştıracak.
Ben, her dönem dengeyi ve makulü gözeten Türk halkının da, Cumhurbaşkanlığı sisteminde içinden çıkacak yeni siyasi figürlerle güçlü bir muhalefet koalisyonuna dönüşecek olan Meclis'i güçlü tutacağından adım gibi eminim.
İşte size "kapanıyor" dedikleri Meclis'in geleceği.
***
Seçim ve siyasi partiler yasalarına dikkat
Muhalefet yel değirmenleriyle savaşta. Ancak geleceğimiz ve demokrasimizin sağlığı CHP'ye ya da HDP'ye bırakılamayacak kadar hayati konular.
Evet, iş başa düşüyor yani. Referandumda "evet" çıkması güçlü bir olasılık olarak belirdiğine göre, bu ülkenin yurtsever demokratlarına düşen de Cumhurbaşkanlığı sistemine hazırlanmak.
Bu konuda, yeni hükümet modelini işlevsel hale getirip dengeleyecek olan siyasi partiler ve seçim yasaları önemli.