Geçtiğimiz yüzyılın da başında sayıları çoktu.
Atatürk, Churchill, Hitler, Lenin...
Şu an dünya siyasetinde ise 3 lider öne çıkıyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kervana yeni katılan ABD'nin yeni Başkanı Trump.
Dünya üzerinde neredeyse onları tanımayan yok. Çocuklar tarafından bile biliniyorlar.
Rüyalara giriyorlar, hatta âşıkları var!
Ancak bu alelade bir şöhret değil. Sözleri, görüşleri hatta yaklaşımları bile akıllarda yer etmiş durumda.
Bu yüzden farklı siyasi ve ekonomik görüşlere, programlara sahip her üç lider de, ülkeleri dışında taraftara sahip.
Ne Almanya Başbakanı Merkel ne de diğer tanınan liderler için böyle bir durum söz konusu.
Peki, nasıl mümkün oluyor bu?
Kendilerini tanıtmak için milyarlarca dolar mı harcıyorlar?
Hayır.
Çok mu uyumlular, herkesle iyi geçinip siyaseten doğruculuk müritliği mi yapıyorlar?
Hayır, tam aksine...
Dünya üzerindeki destekçileri tarafından, "İkinci dünya savaşı sonrası insanlığa dayatılan düzene kafa tutan asiler" olarak gruplanan bu üç liderin popülaritesinin aslında tek bir sırrı var: Karizma. Siyasi literatürdeki karşılığıyla söylersek karizmatik liderlik.
Bu özellikleri sayesinde lider oluyorlar. Erdoğan gibi, Trump gibi yerleşik düzenin medyasına, vesayet kurumlarına ve fiili engellemelere karşın rakiplerine nal toplatıyorlar.
Yine bu özellikleri sayesinde liderliklerini etkili şekilde sürdürebiliyorlar. Medya manipülasyonlarını, terör sabotajlarını ve hatta darbe girişimlerini arkalarındaki halk desteğiyle bertaraf edip güçleniyorlar.
Ve aslında kendilerini seçenlerin iradesini "seve seve" terk etmeyerek, yani halkın iradesinin "aracılılar" vasıtasıyla manipüle edilmesine engel olarak da demokrasiye borçlarını ödüyorlar.
Önümüzdeki dönemde dünya rekabetinden düşmenin paniğine yaşayan ülkelerin faaliyetlerinin umut vermemesinin, taraftar bulmamasının bir nedeni bu.
Belki dünya üzerindeki diğer devletlere göre ekonomik açıdan daha avantajlılar ama siyasi liderlerinin ruhları yok! E haliyle gerçek dünyada karşılıkları da...
Haksız da değiller. Ruhsuz ruhsuz onca köhnemişliği, skandalı, suçu, katliamı, sömürüyü nasıl gizleyecek zavallılar?
***
Kemal Bey son kararınız mı?
"200 yıllık parlamenter sistem deneyimimiz var. 200 yılı bir anda silip atacağız, yerine beyefendinin belirlediği yönetim şeklini getireceğiz öyle mi?" 14 Ekim 2014.
"150 yıllık parlamenter sistem deneyimimiz var. 150 yıl. Şimdi 150 yıllık defteri kapatacağız yeni bir sayfa açacağız.
Kimin için?" 29 Ocak 2015.
"Yaklaşık 200 yıllık parlamenter deneyimimiz var bizim. Osmanlı'dan başlayıp bugüne kadar." 3 Mart 2016
"140 yıllık bir parlamenter sistem deneyimimiz var. Bedeller ödenerek bu sistem yaşatılmıştır." 12 Kasım 2016.
Sizce, yukarıdaki parlamenter sisteme dair farklı tarihlerde yapılan açıklamalardan hangisi CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na aittir?
Evet, cevap hepsi!
Olsun. Yine de Türkiye'nin parlamenter sistem deneyimini sırasıyla 1814, 1865, 1816 olarak tarihleyen ve nihayet 1876'da karar kılan Kemal Bey'i tebrik ediyoruz.
Zira en azından rejimle hükümet sistemini ayırabiliyor, artık "90 yıllık deneyimimiz" falan demiyor.
Bence Sayın Genel Başkan için büyük bir adım.