Geçen yüzyılın Ortadoğu sınırları yeniden çizilmeye çalışılıyor... Rusya ve ABD sınırları bile olmayan bir coğrafyaya ordularını yolluyor.
Enerji hatlarının geçiş güzergahında kıyasıya bir kavga var...
Irak ve Suriye'nin kuzeyinde, bölgenin demografik yapısını hiçe sayan terörist bir devlet kurulmaya çalışılıyor.
Yüzyılın en kitlesel göç hareketinin hedefinde olan Avrupa, Türkiye'yi uluslararası siyasette ve hatta tarihte bile mahkum etmeye uğraşıyor.
Afrika'da kartlar yeniden karılıyor...
Vs. vs.
***
Peki
Türkiye ne alemde? Bu kanlı ve kıyasıya yarışta bir yer edinmeye, çıkarlarını korumaya, hepsinden önemlisi varlığını korumaya çalışıyor.
Faiz kapanına sıkışmış ekonomisini, uluslararası sömürü mekanizmasının çarklarından kurtarıp güçlendirmeye çabalıyor.
Tasarruf yapıyor.
Dışa bağımlı savunma sanayiini yerlileştiriyor.
İstikrarsızlık üreten yönetim modelini daha verimli hale getirmek için başkanlık perspektifini tartışıyor.
Rekabet gücünü artıracak dev alt ve üst yapı projelerine kaynak yaratıyor.
Vs. vs.
Ancak ne zaman biraz kendine gelip kafasını kaldırsa ve şöyle büyük resme baksa anında içeriyle uğraşmaya mahkum ediliyor.
Yok, yalnızca
Türkiye'nin rakiplerinin kullandığı Fethullahçılardan, PKK'dan, PYD'den DAEŞ'ten bahsetmiyorum.
***
"Yasal ve meşru" muhalefetimiz de aynı havada.
Daha, nasıl bir ülkede, hangi çağda, ne gibi bir konjonktürde iktidar mücadelesi verdiklerinin bile farkında değiller.
Sorunlarına rağmen, yangın yeri gibi bir coğrafyanın tam ortasındaki tek vaha konumunda olan bir ülkede iktidar mücadelesi verdiklerini göremiyorlar.
Yönetmek istedikleri ülkenin dış ve iç politikasına, sorunlarına dair tek bir yapısal önerileri yok.
Eleştirmekten bile acizler.
Bunca şey dururken, Türkiye Cumhuriyeti'nde 20 yıldır en tepe makamlarda bulunmuş, başbakan hatta cumhurbaşkanı olmuş bir siyasinin üniversite diplomasının notuyla uğraşıyor mesela.
Ya da tarihimizdeki büyük bir zaferin, fethinin görkemli şekilde kutlanmasına takıyorlar günlerce.
Laiklik tartışması,
"İran olacağız" yakarışları da bildiğiniz üzere her dönemde
günlük rutinleri zaten.
Ama telaş yok!
Çaresiz değiliz!
Baksanıza, gündemi bunlardan fazlası olamayan ve daha 1 yıl önce 7. seçimini de kaybettiğini unutan Kemal Bey, dün Hatay'da
"oy verirsek hepimizi iyi edeceğini" söylüyordu.
Aynen şu sözlerle, lütfen Kemal Bey'in ses tonuyla hayal edin:
"Bütün dış politikalarımızı Türkiye'nin çıkarları üzerine inşa edeceğiz.
Hiç kimse kaybetmeyecek herkes kazanacak. Lokantacı da kazanacak, çiftçi de kazanacak, sanayici de kazanacak, kamyon şoförü de kazanacak."
Oh!.. Şimdiden nasıl rahatladınız değil mi?