Dertleri 1915 Tehcir'i, Ermeniler, ortak acılarımız falan değil. Gezi, Fethullahçılar, PKK falan derken içerideki işbirlikçileri eliyle yön veremedikleri bağımsız Türkiye'yi, artık direkt dış politikayla şekillendirmeye çalışıyorlar.
Bunu görmemek için kötü niyetli olmak gerek. Öyle ya, Türkiye tarihiyle zaten yüzleşiyor. Devletin en tepe makamları defalarca 1915'in ortak acıları için taziyede bulunmadı mı?
Oyunu görüyoruz. Savunma sanayimiz yerlileştikçe, dış politika eksenimiz başka devletlerin çıkarları değil Türkiye'nin menfaatleri olmaya devam ettikçe benzeri hamleler de sürecek.
Peki, biz ne yapacağız? Cevap net. Rakiplerimizi, düşmanlarımızı bu denli rahatsız edecek ne yapıyorsak onu yapmaya devam edeceğiz!
Geçmişin acılarını o günün gerçekliğinde değerlendirip komplekse kapılmadan ekonomik, askeri ve politik açıdan daha güçlü olmaya çalışacağız.
Eğer istedikleri gibi geri adım atarsak, savunma sanayimizi dışa bağımlı olarak bırakırsak, rekabet gücümüzü artıran dev alt ve üstyapı projelerini kesersek, petrol ve doğalgaz gibi enerji nakil hatlarındaki iddiamızdan vazgeçersek belki hedef olmaktan çıkacağız. Ama o zaman da eskisi gibi azgelişmişlik girdabında debelenip duracağız.
Özetle çok çalışıp daha az kulak asmak zorundayız. Baksanıza, ABD Başkanı Obama, yüzbinlerce sivili katlettikleri Japonya için "özür dileyecek misiniz" sorusuna nasıl yanıt veriyor: "Hayır. Savaşta böyle şeyler olur. Konuyu tarihçilere bırakalım."
***
Amerika'nın malı gider, bizimkilerin canı...
ABD'nin "kaşının üstünde gözün var" diye bazı ülkelere koyduğu ambargoları delmek evrensel bir suç değil. Olsa olsa ABD vatandaşlarını ve sömürgelerini bağlar, o kadar. Öyle ya, yüzlerce yıllık komşularıyla ticaret yapan devletler ya da işadamları ABD'nin âli çıkarlarını gözetmek zorunda mı?
Ama bizde Türkiye'nin kendi ekonomik ve politik çıkarlarını gözetmesini, ABD'nin keyfi kurallarını tanımamasını halka suç gibi lanse edenler var. İşte bu işbirlikçiler, ABD'nin ambargosunu delip memleketi İran'la Türkiye arasında ticarete soyunan işadamlarına saldırdılar. Elbette yasal olarak bu ticaretteki para akışına aracılık eden kamu bankalarımıza da...
Geçenlerde Reuters geçmişti haberi. Türkiye ve İran merkez bankaları, Tahran'ın ABD ile ilişkilerini normalleştirmesinin ardından aralarındaki işlem ağını yeniden açtılar. Yani dün ABD için suç olan İran'la ticaret Washington'a göre artık suç değil!
Merak ediyorum, hadi Fethullahçıların işi ABD'ye kölelik, utanmaları da yok. Peki, onların dümen suyunda Türkiye'ye sıcak para akışı sağlayan ticareti suç ilan edenler, 17-25 Aralık kumpasına omuz verip bu mekanizmadan aldığımız payı Avrupalı bankalara ve işadamlarına altın tepsi içinde sunanlar, Türkiye'yi zarara uğratanlar, mesela CHP ve yandaşı medyası azıcık utanıyorlar mıdır dersiniz?
***
Ne yapsınlar?
Düne kadar bizi "hasta adam" diye anan Avrupa ülkeleri ve liderleri, artık batı basınındaki karikatürlerde Erdoğan'ın ayakkabılarını cilalarken, Türk bayrağını saygıyla yerden kaldırırken tasvir ediliyorlar. Cumhurbaşkanı yıllarca batının sömürdüğü, inim inim inlettiği Afrika'da halk tarafından Rize'ye gitmiş gibi karşılanıyor. Almanya "soykırım" demesin, ABD Suriye'de PKK-PYD üniforması giymesin de ne yapsın?