Yok Ekim Devrimi'ni partili yazarlar kadar coşkulu karşılamayanları "Kahrolsun partisiz yazarlar" diyerek hedef gösteren Lenin'den bahsetmiyorum.
Bir süredir AK Parti çevrelerinden kimi yazarlar, eleştirilerine cevap veremedikleri gazetecilere "Zaten doğuştan AK Partili değiller" girizgâhlı cümlelerle saldırıyorlar.
Geçenlerde bunlardan biri, üstelik de bir dönem devletin ajansını yönetmiş olanı, işi televizyonda "doğuştan Ak Partili olmayanlar medyadan tasfiye edilmeli" noktasına kadar getirdi.
Evet, yazıyı burada kessek yeridir. Bunlar meslektaşını eleştiren bir gazetecinin ağzından dökülecek sözler değil.
Düşünebiliyor musunuz, imzasız bildirilerde adımız "başbakanı eleştiren gazeteciler" sınıfında yer alıyor. Yani hükümetin icraatlarını eleştirmek bir gazeteci için "ayırıcı" nitelik olmuş.
Ne demek yahu "Ak Partili olmayanlar gitsin, konuşmasın!" Nereden gidiyoruz, kim gönderiyor, partinizin "yetkili organları" mı?
Sadece Başbakan'ın bazı icraatlarını eleştiriyorum diye gazetelerinde, dergilerinde resmimi kapağa basıp "hökümeti devirdi" türünden komikler yapmanızın Türkiye basın tarihinde kahkahalarla anılacağını göremiyor musunuz?
Bizleri burada, okurlarımız, seyircilerimiz tutuyor.
Yarın da istemezlerse okumazlar, izlemezler ve gönderirirler. Yani sizler gibi "kara kaşımız kara gözümüz" yüzünden değil. Ama bence siz onu bunu hedef gösterip "kovulsunlar" diyeceğinize kendinizi daha fazla rezil etmeden bu mesleği bırakın.
Gidin o aday adayı olmaktan bir hal olduğunuz partilerin basın danışmanlığını yapın.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye
Başbakanlıktan emekli olduğu halde sağa sola gazeteci, bağımsız aydın pozları kesen fahri danışman son olarak karar kıldığı gazetesinde dün yine ukalalık ediyordu.
"Dikkate alınması gereken 'üzülenler' Davutoğlu ile birlikte evrensel standartlarda, rasyonel bir inşa sürecinin başlayacağını umanlardı. Çoğunlukla iyi eğitimli, kentli, orta üst sınıf, yeni kuşak, küresel nitelikleri haiz muhafazakârlar.
Toplam nüfusun en fazla yüzde 5'i, pek pek 7-8'i..." Yani, köşesini okurdan ziyade siyasi "muhatabına" mesajlar vermek için kullanan, bu yüzden de ne dediği anlaşılmasın diye zor okunacak yazılar yazan fahri danışman diyor ki:
Ak Parti kitlesinin elitleri, paralıları, kentlileri, okumuşları kısacası onun gözünden "iyileri" Davutoğlucudur. Geriye kalan "ayak takımı" ise Erdoğancı. Bir süredir Erdoğan'ın Ak Parti tabanındaki oyunun "taş çatlasa yüzde 15" olduğu masalını Başbakanlık çevrelerinden kimi isimlere de inandıran bu rakamların beyefendisinin kibri yeni değil elbette. Zira o hep "başkaları için neyin iyi olacağını kendisi için bir şey istemeden söyleyendir." Mesela 7 Haziran sonrası "AKP, CHP ile koalisyon kurmazsa biter" konulu yazı dizilerini hep bizler için, ülkenin çıkarları için yazmıştır. Gelin görün ki AK Parti'nin kendisi gibi kimya okumamış "cahil çoğunluğu" onun formüllerini hiç tatbik etmemiştir.
Hakikaten yazık. Keşke EQ'su (sosyal zekâsı) da IQ'su kadar gelişmiş olsaydı da tezlerinin mantıksal tutarlılığının, kişisel menfaatleri uğruna onu buna akıl verdiği görüntüsünü gizlemeye yetmediğini görebilseydi.
Ne diyeyim üzülüyorum, severdim kendisini, kötü adam değildi ama hata üstüne hata yapan kibirli olunca elden ne gelir?