Dün Partisinin grup toplantısında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu'nu dinlerken kulaklarıma inanamadım. Aynen şunları söyledi:
"Aileden sorumlu Bakan da zaten birilerinin önüne yatmış durumda, o da konuşmuyor!"
İnsan yazarken bile utanıyor ama bahsettiği Bakan, Sema Ramazanoğlu. Bir kadın.
Düşünebiliyor musunuz milyonlarca seçmenin umutları üzerinde oturan bir ana muhalefet lideri ilk kez bu denli yaygın şekilde gündeme geliyor; onda da konu, bir kadın siyasetçiye Cemaat'in küfür kalıplarıyla hakaret etmesi.
Bu saatten sonra Kılıçdaroğlu'nun ağzından çıkan her sözün, uzunca bir süre bu büyük ayıbının gölgesinde kalacağına şüphe yok. Üstelik sadece onun değil, onun bu tavrına sessiz kalan CHP yönetiminin de...
Peki, yaşını başını almış bir siyasi nasıl olur da kendisinin ve temsil ettiği partinin seviyesini bu denli düşürecek hale gelir?
Bilemiyorum, Deniz Baykal'a yapılan kaset komplosuyla CHP'nin başına geldiği 2010 yılından beri girdiği altı seçimi de kaybetmeyi başarmanın yükü onu hata yapmaya itiyor olabilir.
Belki de iddia edildiği gibi yalnızca misyonunu yerine getiriyordur Kılıçdaroğlu. Amacı, ülkeyi gergin bir zeminde kutuplaşmış halde tutarak siyaseti meşgul etmek, böylece Türkiye'yi bölgesel çıkarları peşinde koşmaktan alıkoymaktır.
Ya da kim bilir belki de sadece ne yaptığını bilmiyordur Kılıçdaroğlu.
Cevap hangisi olursa olsun ortadaki gerçek değişmiyor. Kılıçdaroğlu bir kadın siyasetçiye seksist, cinsiyetçi imalarla saldırarak, ne Türkiye'ye ne de CHP'ye oy veren milyonlara yakıştığını son kez kanıtlamış oldu.
***
FEMİNİZM BU OLMASA GEREK
Kılıçdaroğlu'nun Sema Hanım'la ilgili hakaretinin ardından kadın hakları hassasiyetiyle gündemde olan isimlerin ve örgütlerin tepkilerine şöyle bir bakayım dedim. Bu kadar açık bir hakarete kılıf bulmazlar artık diye düşünüyordum ki, yanılmışım.
Evet, CHP tabanındaki partizan kesimlerin bile savunamadığı, hiç olmazsa sessiz kaldığı Kılıçdaroğlu'nun bu açık ayıbını savunuyorlardı bazıları.
Üstelik de Kılıçdaroğlu tartışma başladıktan saatler sonra çıkıp
"yanlış anlaşıldım, kastım başka bir şeydi, özür dilerim" demek yerine
"sözlerimin sonuna kadar arkasındayım" açıklaması yapmışken…
Kimse kusura bakmasın, aklı başında herkesin kolayca üzerinde uzlaşacağı bu denli basit bir zeminde bile mantığını siyasi husumetine kurban verenlerle konuşacak pek bir şeyimizin kalmadığı açık.
***
DEMİRTAŞ HAKSIZ MI?
Dün Demirtaş'ın grup gündemi ise yeniden gündeme gelen Çözüm Süreci ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
"Bunların hiçbir sözüne inanılmaz. Biz Çözüm Süreci dedik, onlar aldattılar. Ortada müzakere edilecek bir şey yok. Ya teslim olacaklar, ya bir köşede sıkıştırılacaklar" sözleriydi.
Bu çıkışa karşılık "Teröristle müzakere olmaz diyorlar, Musul'da teröristin en barbarı IŞİD'le yaptınız" dedi Demirtaş.
Evet, Demirtaş'ın bahsettiği olay, hükümetin Musul Konsolosluğunda IŞİD'in rehin aldığı 49 diplomatını ölüme terk etmeyip kurtarmaya çalışması.
Kendisine katılmıyorum başka hangi devlet olsa rehineleri kurtarmak için aynısını yapardı. Demirtaş bence çok köşeli düşünüyor.
Ama açıkça PKK'nın IŞİD terör örgütünden tek bir farkı olmadığı ve teröristle de zorunda kalmadıkça görüşmemek gerektiği anlamına gelen sözlerine genel olarak katılıyorum.