Yurttan sesler korosu yine "Durun, vurmayın" diye bağırıyor! Kimin adına olacak, Tabii ki teröristler için.
Zaten Türkiye ne zaman terörün üzerine yürüse bunlar devreye girer. Eskiden hükümetler ekonomimiz ve savunma kapasitemiz şimdiki gibi güçlü olmadığı için de bunlara boyun eğerdi.
Şimdi ise tablo değişti. Örneğin Sur'da terörün inine girecekken, bu koro yine eski ezgilerini mırıldanmaya başlamıştı. Onlarca sivili katlettiği terör saldırılarının ardından bile PKK ile "diplomatik ilişkilerine" ara vermeyenler, bir anda "insan haklarını" hatırlamışlardı.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan iç politikadaki terörle mücadele perspektifini komplekssiz bir şekilde dışarıda da savunmasaydı bugün durum çok farklı olurdu. Yani 90'larda olduğu gibi operasyonlara ara verilir, Sur ve diğer mahallerdeki Kürtler devlet eliyle PKK terörüne teslim edilirdi.
Çok şükür öyle olmadı.
Bazen kulaklarınızı tıkayıp "ne derler" diye düşünmeden hakkaniyetli davranmak, cesur olmak gerek.
Çünkü siyaset çoğu zaman pratikten örgütlenir.
***
BEKRİ BEYİMİZİ ÜZDÜNÜZ
"Zaten sizin darbe marbe yapmayacağınızı biliyorduk...
'Yapacağız' deseniz, bir tek inanan çıkmaz..."
Yok, bu sitem platonik aşkından karşılık bulamayan bir ergenin subliminal Twitter mesajı değil.
Bizim Bekir Bey var ya hani.
Sözcü'nün namı-diğer Pako'su. İşte o bey'fendi TSK'nın darbe iddialarını yalanladığı bildirisine içerlemiş de biraz.
***
KATİL KİŞİ NİYETİNE
Türkiye'de başladığı solculuk kariyerini, bir diktatörün halkını katlettirdiği Suriye ordusunda komutan olarak nihayete erdiren Mihraç Ural'ın öldürüldüğü söyleniyor. Umarım öyledir. Zira kendisini hiç de iyi bilmezdik.
52 vatandaşımızın katledildiği Reyhanlı katliamının baş faillerindendi. Ama arkasına aldığı Rus uçaklarıyla Türkmen Dağı'nda çoluk çocuk katledip Twitter'dan kutlamasıyla tanıdı onu
Türkiye halkı. Türkmenlere yönelik, "Votkamızı içtik geliyoruz, kaçarken karılarınızı yanınıza almayın" türünden iğrenç sloganların altında onun imzası vardı.
Gelin görün ki memlekette arkasından ağıt yakan çok. Yo yalnızca mezhepçi solcular, PKK'lılar falan da değil. Acı olan, üzülenler arasında bol miktarda CHP'li, akademik ve gazeteci bile var.
Allah geçinden versin, onların arkasından da yaşarken yüzlerine söylediklerimizi tekrar etmekten çekinmeyeceğiz.
***
ÖZÜR DİLEMEK BU KADAR MI ZOR?
Casusluktan yargılanan Can Dündar'ın son duruşmasında, davayı izleyen muhabirimiz Dilek Yaman'ın Cumhuriyet yazarı Murat Sabuncu tarafından yumruklandığı görüntüleri izlemişsinizdir.
Bizim gazetenin özel istihbarat bölümünden Nazif Karaman saldırıya uğradığı sırada Dilek'in yanındaymış. Şunları anlatıyor Nazif:
"Önce küfürler ve hakaretler ettiler. Ardından Murat Sabuncu kalabalığı yarıp "kesin lan" diye bağırarak geldi. Ön sıradakilerin sırtından destek alarak bize doğru çok sert bir yumruk savurdu. Hedefi biz de olabilirdik."
Görüntüleri izleyen her kesimden vicdan ve insaf sahibi insan kadın bir gazeteciye yapılan bu saldırıyı günlerdir kınıyor. Sabuncu ise inkâr nöbetinde.
Oysa başından "Asla öyle bir şey olmadı" demek yerine "Gergindim. Ona vurmak istememiştim. Özür diliyorum" türünden bir açıklama yapsaydı, bu ağır yükün bir kısmından kurtulabilirdi. Haksız mıyım?