Cizre'de bir bina kompleksinde mahsur kalan PKK'lılarla ilgili tartışmalar devam ediyor. HDP'li milletvekilleri her gün Meclis'te, bu evden yaptıkları telefon bağlantılarıyla ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Bazı gazetelerde ve televizyonlarda da, o binada sivil yaralıların bulunduğu ve devletin bu yaralıları almak için ambulans bile göndermediği propagandası yapılıyor.
Hükümet yetkilileri ve yerel yetkililerse, söz konusu yere defalarca ambulans gönderdiklerini ancak sağlık ekiplerinin evden ve bölgeye konuşlu binalardan ateş açılması sonucu geri dönmek zorunda kaldıklarını belirtiyorlar. Doğru, bölge kapalı kutu ve sağlıklı bilgi akışı yok. Ne var ki, bu noktaya kadar hükümetten gelen açıklamaların doğru olduğunu kabul etmemiz için elimizde pek çok veri var.
Birincisi bu ev ve civarından açılan keskin nişancı ateşi sonucu askerlerin ve polislerin şehit olduğunu biliyoruz. Dahası her gün, güvenlik güçlerinin Cizre'deki çatışmalar nedeniyle mahsur kalan vatandaşları hayatlarını tehlikeye atarak ilçeden kurtardığına dair görüntüleri izliyoruz, sivillerin canlı tanıklıklarını dinliyoruz.
Tezvirat sürerken, ATV'deki Kahvaltı Haberleri'nin içerik editörü Merve Topaloğlu PKK'ya yakın bir televizyon kanalından bir programın görüntülerini yakaladı. Programa Cizre'deki o evden telefonla bağlanan ve Cizre Halk Meclisi Başkanı titrini kullanan Mehmet Tunç isimli şahıs "Asla teslim olmayacaklarını" söylüyor. Tunç, "direneceğiz" diyor! Siz bugüne değin ambulans bekleyen ve ağır yaralı olan bir vatandaşın "direneceğiz" dediğini duydunuz mu?
Evet, mevzu ortada. Bölgede Sur ve birkaç mahallede günlerdir sürdürülen kalkışmanın komuta merkezi bu ev. İçeride, bölgedeki çatışmaları yönetmek üzere Kobani ve Kandil'den gönderilen üst düzey teröristler var. Ayrıca şehirlerde pek çok sivilin ve güvenlik görevlisinin ölümüne neden olan bombaların, mayınların, el yapımı patlayıcıların haritaları da yine bu üste.
Güvenlik güçlerinin günlerdir yürüttüğü operasyonlarda çember daralınca, PKK yöneticileri aylar öncesinden yapıldığı belirtilen Cizre'deki bu binaya sığındılar. Çevrede alınan güvenlik tedbirleri nedeniyle çıkamayacaklarını, yakalanacaklarını anlayınca da siyasi temsilcileri ve medya aracılığıyla yalana sarıldılar.
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş bu kumpas tutmayınca dün "velev ki sivil değiller, PKK'lılar..." demeye başladı. Demirtaş haklı. Ancak şu an ortadaki sorun bu kişilere sivil olmadıkları için ambulans gönderilememesi değil ki. Zaten aksi olsa, sivillerin neredeyse tamamen tahliye edildiği bu karargâh yerle bir edilir ya da askerler binaya operasyon düzenlerdi.
Mevzu, Sırp keskin nişancılarla korunan bu karargâhtaki PKK yöneticilerinin yargı sürecine tabi olmadan özel bir formül bulunarak evden tahliye edilmeleri talebi. Demirtaş ve silah arkadaşları eğer bir kez olsun insanlık adına iş yapmak istiyorlarsa binada bulunan teröristleri teslim olmak için ikna etmekle uğraşmalılar. Bu durumda, basın mensupları olarak hepimiz bu kişilerin tedavileri yapıldıktan sonra sağ salim yargıya teslim edilmelerinin, sürecin takipçisi oluruz.
Ancak bölgede bunca acının sorumlusu olan teröristlerin hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallayarak sınır dışına çıkmaları teklifini ne hukuk ne de vicdan kaldırabilir.