Ankara katliamını 10 saat önceden "bilen" iki Twitter hesabı @ DrBereday ve @AnatolyTodorov bir anda ortadan kayboldular.
Katliamla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan bu hesapların kime ait olduğunun bildirilmesini istedi. TİB de Twitter'dan "acil koduyla" bu hesapların ip adreslerini talep etti.
Evet, sonuç aynen tahmin ettiğiniz gibi oldu. Tüm dünyayı ayağa kaldıran bir terör saldırısı sonrası, üstelik talep eden yargı makamı olmasına karşın, Twitter bilgileri Türkiye'ye vermedi. Gerekçeleri ise her zamanki gibi, "özel hayatın gizliliği!"
Sinirlenmeyin, kendimiz düştük, ağlamayalım. Zira her yıl sırtımızdan 1-2 milyar doları cebe indirdiği halde Türkiye'de 100 metre karelik bir ofis açmaya bile tenezzül etmeyen bu "vergi kaçakçılarını" biz palazlandırdık.
Araştırın bakalım, Twitter, kurumsallaşmış bir batı ülkesinde ya da ABD'de, Türkiye halkına ve devletine yaptığı gibi efelenebiliyor mu? Bırakın kitlesel terör saldırılarını ya da toplumsal olayları, bireylerin hak ve özgürlükleri söz konusu olunca "özel hayatın gizliliği" demeyi aklından geçirebiliyor mu?
Bizdeyse maşallah sirke suratlı peşin satan!
Ee, adamlar da kolundan bacağından yakaladığı bir toplumu ve devleti en acılı zamanında azıcık bilgiyi paylaşacak kadar bile ciddiye almıyorlar işte.
Gücü fütursuzluğunda
Peki Twitter bunu niçin yapıyor? Komplo teorilerine dalmaya gerek yok. Belki verdikleri bilginin Ankara katliamının aydınlatılmasına katkısı da hissedilmeyecek. Mevzu çok daha kapsamlı. Şirketin, siyaseten doğruculuğun kalkanıyla göğsünü gere gere "yassah kardeşim, gizlilik var ya gizlilik" dediği şey, şirketin Orta Doğu'daki marka pazarlama stratejisinden başkası değil. Kendisini, mekana bağlı kontrol edilebilir iletişim araçları içerisinde bir "ütopya" olarak sunuyor. İmajını, adına "Bilgi çağı" dediğimiz dönemde, sınır tanımayan ve herkesin ulaşabileceği bir silah olarak pazarlıyor. Az gelişmiş ülkenin geri kalmış "devrimcileri" de, yerel kalkışma yapacağız diye büyük emperyalist devletlerin çarkının dişlileri döndürmek için her saniye gönüllü kürek mahkumu gibi twit atıyor.
Mekanizma öyle kusursuz kurulmuş ki, bu sömürü zincirinin en ateşli muhafızları da köleleri. Söz konusu ülkedeki her vatandaşın ya da şirketin sorumlu olduğu ticari ve hukuki sorumluluklar Twitter'a hatırlatılınca, önce sömürdüğü kullanıcılar ayağa kalkıyor. Ağanın malı gider kahyanın canı hesabı, Twitter'ın marka değerine ve gücüne yönelik ticari kaygıyı önce kullanıcıları üzerine alınıyor. "İletişim özgürlüğümüz sınırlanıyor" nidaları eşiğinde ortalık ayağa kaldırılıyor.
Garip olan, bu coğrafyada, ülke satılıyor masallarıyla yaşayan, tahkim yasalarına karşı ilk eylemi yapmış kesimlerin Twitter'ın en radikal muhafızları olması. Gerçi haklısınız, ülkenin "enbi Marksist-Leninist ve de anti emperyalist örgütü PKK"nın Suriye kolu PYD'ye bile dün ABD uçakları havadan 27 konteynır silah attı! Ben de kalkmış anti emperyalizmi anti sömürgecilikten ibaret faşist cepheye yurtseverlikten bahsediyorum.
Yine de bakalım. Hiç olmazsa Ankara katliamı gibi ortak bir acımız karşısında bu denli terbiyesizleşen Twitter'a bir sefer olsun hep beraber "haddini bil" diyebilecek miyiz? Sınav başladı.
Talebimiz yasak değil, eşit, adil ve insanca bir satıcı-tüketici ilişkisi. Ha, "Bana klavye başındaki özgürlük sanrısı" yeter diyorsanız, sınavdan muafsınız zaten. Hadi size Güneşli Pazartesiler!